Muğla medyasının kadim kulesi, gazeteci-yazar Abim Özcan Özgür, son dönemde kent yönetimi, basın toplantıları ve galiba biraz da “evlilik terapisi” üzerine düşünce antrenmanlarına hız verdi. Bu aralar köşesinde bana da yer vermeye başladı. Yani kelimenin tam anlamıyla: “Artık ben de bir köşe karakteriyim”…
Özcan Özgür benim abimdir, meslek büyüğümdür ve hakkımda istediğini yazabilir.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın dört saatlik ayakta duran, zaman ve mekânı büken basın toplantısında sorduğum soruyla (Evlilik nasıl gidiyor?) Özcan Abi galiba bir tür semantik çalkalanmaya girdi.
“Bu sorunun altında kesin bir şey var” diye düşünmüş.
Evet, var abi: “Toplantı bitse de karnımızı doyursak” diye düşündüm.
Özcan Abiye bu toplantı ile izahatımı yaptım. Toplantı 11.30’da başladı, 15.30’da bitti. Evet, 4 saat ayakta kaldık, ama esas ayakta kalan Ahmet Aras başkandı. Toplantının hizmet-yatırım öncelikli içeriğinde Danışman Levent Arkan’ın toplantının adeta öznesi durumuna gelmesini ve benim bu durumdan hoşlanmadığımı, toplantının da sona erdiğini düşünerek Ahmet Aras’a son bir soru olarak “Evlilik nasıl gidiyor? sorusunu yönelttiğimi kendisine söyledim.
Mizah işte, kan yapıyor, can yakıyor…
Danışman Levent Arkan’ın sahneye çıkıp; ‘One Man Show’ yapacağını bilseydim toplantıdan asla çıkmayacağımı da kendisine ilettim. Anlaşılan bu açıklama yeterli gelmemiş, Özcan Abim yazmış da yazmış… “Bu Nejat’ın soracağı bir soru değildi” demiş. Kenan Gürbüz’ün benden önce davranıp, yeni görevinde başarılar dilediği Danışman Levent Arkan’a yönelik sorusu, bize bir şey bırakmadı.
Çiçek Yaman Bozoğlu’nun, “Osman Gürün’den kalan paraları yediniz mi?” gibi net ve kalori yaktıran soru sorduğu ortamda (!) ben; “Schrödinger’in Kedisi ile ilgili ne düşünüyorsunuz” sorunu soramazdım.
Özcan Abi’nin, oldukça bilgilendirici ve aynı zamanda gerilimli geçen bilgilendirme toplantısında katılımcıların yüzlerine tebessüm getiren “Evlilik nasıl gidiyor?” sorusuna takılmasını, altında bir şey aramasını, ötesinde de soruyu oldukça ilginç bir sonuca bağlamasını anlamakta güçlük çekiyorum.
Yukarıda yer alan tespitinin dışında Menteşe Belediyesi’ndeki görevimden istifamı, Başkan Yardımcısı Merve Fidem Barut’un istifasıyla eşleştirmiş.
“Nejat emekli olduğunu söylüyor. Yersek… Söz misali belediyede maaş 20 lira, emeklilikte 10 lira… Şimdi Alpay’dan “Eylül de gel”i mırıldansak uymaz, ‘Kim inanır söyle, kim inanır’ yakışır” diye de eklemiş.
Tespit doğru, Alpay’ın ‘Eylül’de gel mırıldanması’ olsa olsa devam eden bir davanın Eylül ayı duruşmasına işaret ediyor olabilir.
Bana yakıştırdığı “Kim inanır söyle, kim inanır..” şarkısına gelince. Türk pop müzik tarihimizde bu sözlerle beslenmiş bir şarkı yok. Özcan abim Nilüfer’in “Kim arar seni kim arar” şarkısından esinlenmiş ya da Yeni Türkü’nün ‘Olmasa Mektubun’ şarkısında geçen “kim inanır” sözüne vurgu yapmış olabilir.
Eee o zaman Özcan Abimin bu yakıştırmasına benimde; “Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa” şeklinde yanıtlamak gerekir.
Toparlayalım.
Her gazetecinin olayları okuma ve yazma biçimi farklıdır. Özcan Abi olaylara ‘kuantum gazeteciliği’ ile bakıyor olabilir. Olayları ve insanları derinlemesine araştırması, şüphe duyması, gerçeği araması gazetecilik açısından önemlidir ve saygı ile karşılanması gerekir.
Ancak gazeteci olarak ben başka kafada ve başka bir seviyedeyim.
Özellikle de, toplantılarda başkanın konuşmasının danışmanlar tarafından gölgelenmesini, basının gözlerinin içine baka baka “benim şovum başlıyor” diyerek sahne alanları doğru bulamıyorum.
Bu ara sık yazamıyorum.
Zira Muğla Tarih Atölyesi, Sözlü Tarih çalışmalarına başladım. Kent tarihini uyduruk, kişiselleştirilmiş, suni gazoz hikâyelerden arındırarak, bilimsel temelli bir zemine oturması yönünde çalışmalar yürütüyorum. Doç. Dr. Serkan Dirlik, Prof. Dr. Ummuhan Gökovalı hocalarım başta olmak üzere bir grup bilim insanı ile birlikte. Üstelik “üniversite-kent’ entegrasyonu sağlanamaz diyenlere inat…
Bir tespit ile sonlamak istiyorum.
Özcan Abim ile ikimiz; Balıkaşıran’da iki balık gibiyiz, arada bir fingirdeşiriz.
Bu fingirdeşme; içinde barındırdığı mizahı, hicivi, göndermeleri ve eleştirisiyle kentin akamete uğramış tartışma zeminini üst seviyelere çekebilir.
Özcan Abim, seni seviyorum…