Biz de basından takip ettik. İfade etmek gerekir, yayınlanan haberlerde AK Parti’nin Muğla’daki genişletilmiş il danışma toplantısında dile gelen sözler, yalnızca bir siyasetçinin serzenişi değil. AK Parti Muğla Milletvekili Kadem Mete’nin kamuoyunun ve basının önünde, “Böyle teşkilatçılık olmaz, kafamı kuma gömmeyeceğim” çıkışı; Muğla’nın ötesinde, bir siyasi partideki iç işleyiş, temsil hiyerarşisi ve iletişim pratiğine dair dikkat çekici bir tabloyu gözler önüne serdi.
Bu siyasette ender görülen türden bir açıklama. Parti disipliniyle tanınan bir yapının içerisinden, bir milletvekilinin teşkilat başkanına yönelik doğrudan eleştirisi… Üstelik gözlerden uzak değil, kalabalık bir salonda, partililerin önünde. Ve daha önemlisi, kamuoyuna ve basına açık biçimde.
Mete’nin öfkesinin hedefinde, AK Parti Muğla İl Başkanı Haluk Laçin’in bakanlıklarla gerçekleştirdiği temasların milletvekillerinden gizli yürütülmesi var. Bu, teknik bir programlama meselesinden öte; siyasi nezaketin, temsil hiyerarşisinin ve ortak akıl arayışının nasıl rafa kaldırıldığına dair bir anlatı.
Kadem Mete, açıklamasında AK Parti’nin klasik teşkilat yapısını yeniden tarif ediyor: “İl başkanı ilin patronudur. Milletvekilleri de ona tabidir.” Ancak Mete, hemen ardından bu yapının işleyişinde istişarenin eksik kaldığını, bilgilerin paylaşılmadığını, hatta siyasi katkı olanaklarının dışlandığını vurguluyor. Bu bir çelişki değil, aksine siyasi merkezin nasıl bir mekanizma kurduğunu, ancak bu mekanizmanın yerelde nasıl işlemediğini gösteriyor.
Mete’nin anlatısında geçen örnekler aynı bakanla ardışık günlerde ama habersiz yapılan ziyaretler, ortak gündemin bölünmesi, temsil krizleri aslında sadece AK Parti’nin değil, birçok partinin yerel-genel yapısında görülen kronik sorunlara işaret ediyor. Görünürde güçlü olan teşkilatlar, içeriden zayıfladığında temsil zeminini kaybedebiliyor.
Milletvekili Mete’nin belki de açıklamanın en sarsıcı bölümü, teşkilat içinde bir tür “korku iklimi”nden söz edilen kısmı. “Hiçbir ilçe başkanı Ankara’ya gelemedi. Davet ettim, gelmediler. Birilerinden korkuyorlar” diyen Mete, sorunun yalnızca Haluk Laçin ile sınırlı olmadığını, yapısal bir sindirme ve çekinme haliyle karşı karşıya olduklarını ima etti.
Kadem Mete, bu tespitiyle kimi kast etti?
Mete’nin “Siyaset cesur adamların işidir” cümlesi, salonu alkışa boğmuş olabilir. Ancak bu söz, aynı zamanda bir çağrının ya da sitemin değil, yalnız bırakılma duygusunun da izini taşıyor olabilir.
Kadem Mete’nin açıklamasında Cumhurbaşkanı’na bağlılık, istikrarlı biçimde yineleniyor. Teşkilat şeması, Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşan dikey bir çizgiyle tanımlanıyor. Ancak bu sadakat zincirinin ara halkaları kırıldığında, merkezi yapıdan gelen siyasi sinyallerin teşkilatlara nasıl yansıdığı sorusu da tartışmalı hale geliyor. Siyasi partiler, yalnızca yukarıdan aşağıya işleyen yapılardan ibaret değildir. Aşağıdan gelen bilgi, katkı ve itirazların da sistemli biçimde işlenebildiği yapılara ihtiyaç duyar. Kadem Mete’nin konuşması, işte tam da bu çift yönlü işleyişin işlemediğine dair bir işaret.
Muğla’da yaşanan bu durum, yalnızca yerel bir gerilim midir? Yoksa parti içi güç denklemlerinin sahaya yansıyan belirtilerinden biri midir?
AK Parti, 20 yılı aşan iktidarında en çok da uyumlu teşkilat yapısıyla tanındı. Ancak bu uyumun, zaman zaman sessizlikle karıştırıldığı anlar da oldu. Kadem Mete’nin konuşması, bu sessizliğin taşırdığı bir an gibi okunabilir. Kadem Mete’nin çıkışı, bir kırılma anı mıdır, yoksa sadece geçici bir sitem mi? Bu sorunun yanıtı, belki de Muğla’daki teşkilat yapısının alacağı yeni şekil kadar, genel merkezde bu tür çıkışlara nasıl yanıt verildiğiyle de belirlenecek.
Bir tespitle bitirelim.
Ak Parti Muğla İl Başkanı Haluk Laçin, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na gerçekleştirdiği ziyarette Muğla’daki devlet hastanelerinde eksikliği hissedilen tıbbi cihazlara dair İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hazırlanan listeyi bakana sunmuş. Ancak ziyaret sonrasında yapılan teşekkür açıklamasında milletvekillerine yer verilmemesi, teşkilat içi uyumsuzluğu adeta belgelemiş durumda.