“Millet Bahçesi, Devlet Bahçesi Oldu”

7

Ne oldu?
Yatağan ilçesinde yer alan ve halkın kullanımına açık bir sosyal alan olarak Ak Partili belediye döneminde inşa edilen Millet Bahçesi, CHP’li belediye yönetiminden alınarak Muğla Valiliği’ne devredildi. Bu devir ülkedeki merkezi idare ve yerel yönetimler arasındaki kırılgan güç dengesine dair yeni bir örnek oluşturdu.
Kararın ardından kamuoyunda yükselen tepkilere, Ak Parti Muğla Milletvekili Kadem Mete’nin açıklamaları damga vurdu. Mete, Kurban Bayramı dolayısıyla düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, Yatağan Belediye Başkanı Mesut Günay’ın “Eğer AK Parti’li olsaydık, bu bahçe elimizden alınır mıydı?” şeklindeki sorusuna “Hayır, alınmazdı” yanıtını verdi. Milletvekili Mete, bu cevabını “Ak Parti belediyeciliğinde usul, kural ve hizmet anlayışı oturmuştur” şeklinde gerekçelendirdi ve “Bakım, güvenlik ve işletme hizmetlerinde sorun yaşanmazdı” diyerek, mevcut belediye yönetiminin kapasitesini zımnen eleştirdi. Ayrıca, Millet Bahçeleri’nin ailelerin güvenle vakit geçirebilmesi amacıyla yapıldığını ve farklı kullanım biçimlerine kapalı olması gerektiğini vurguladı.
Yatağan Belediye Başkanı Mesut Günay’ın “Eğer AK Parti’li olsaydık, bu bahçe elimizden alınır mıydı?” sorusu herkes gibi bizi de benzer bir olaya götürdü. Bilindiği gibi Dalaman Kille koyunda Ak Partili Belediye döneminde kaçak olarak yapılan ancak belediyenin CHP’ye geçmesi ve yapıyı turizme açarak gelir kaynağına dönüştürmek istemesi üzerine yıllardır rafta bekleyen yıkım kararı hayata geçirilmişti. O süreçte “Eğer 2024 yerel seçimlerini yine Ak Parti kazansaydı, yıkım uygulanır mıydı?” sorusu bu kez de Yatağan’da yankı buldu.
Söz konusu tesisin devri, muhalefet cephesinden, yerel özerklik ilkesine aykırı ve siyasal güdümlü bir adım olarak değerlendirildi. Siyaset bilicilere göre bu tür uygulamalar, Türkiye’de özellikle de Muğla’da bir süredir tartışılan “yerel demokrasi – merkezi kontrol” ikilemini yeniden gündeme taşıdı. Özellikle muhalefet partilerine ait belediyelerin, merkezi yönetimin gözetim ve müdahalesine daha sık maruz kalması, seçimle kazanılmış yerel meşruiyetin sınırlarını yeniden tartışılır hale getirdi. Bu gelişme sadece yerel yönetimlerin yetki alanıyla ilgili teknik bir konu olmaktan ziyade, Türkiye’nin demokratik kurumsallığına ilişkin yapısal bir soruna işaret etti: Halkın doğrudan seçtiği temsil organlarının, üst yönetim kararlarıyla etkisizleştirilmesi…
Konuyla ilgili tartışmalar; yerel ve ulusal basında, yüksek siyaset düzeyinden milletvekillerine, belediye başkanlarından il ve ilçe yöneticilerine, delegelerden parti üyelerine ve en nihayetinde sıradan seçmene kadar toplumun her katmanında devam ediyor. Bu yazının da başlığını belirleyen, Yatağanlı okurlarımızdan gelen ‘gerçeklik payı mizahla kaynatılmış’ iletilerle bitirelim. Okuyunca gülümseten iletilerden bazıları şöyle:
“Yatağan’da demokrasiye çim biçildi.”
“Çimenlere basmak serbest idi, şimdi çimene bakan memur var.”
“Ak Parti Milletvekili Kadem Mete, açıklamasıyla siyasetinin asırlık sırrını gün yüzüne çıkardı: Kimin belediyesiysen, parkın da o kadarsın.”
“Millet Bahçesi’nde birisi belediye personeline ‘çöp kutusu yok mu?’ diye sorunca, belediye personeli de ‘amaç dışı sorgulama yapmayın’ diye kestirip atmış.”
“Devredilen bahçeye bir ‘sadakat çimi’, bir de ‘partizan gölgelik’ eklesinler, girişine de ‘parti uyumu’ barkodu koysunlar.”
“Millet Bahçesi, Devlet Bahçesi Oldu”…

Haberi Paylaş