Ak Parti Muğla İl Başkanlığı’na atanan Cengizhan Güngör, düzenlenen törenle görevi Haluk Laçin’den devraldı. Güngör, İl binası önünde meşalelerle karşılandı. Ak Partili iki milletvekili Kadem Mete ve Yakup Otgöz devir teslim töreninde boy gösterdiler. Özellikle Kadem Mete’nin gözleri parlıyordu.
Geçmişin Gölgesi
Görevi devreden Haluk Laçin, “2024 yılı Aralık ayında giymiş olduğum beyaz gömleği üzerinde bir iğne ucu kadar leke olmadan değerli kardeşim Cengizhan’a görevimi devrediyorum” sözleriyle il başkanlığına veda etti. Bu söz bir nezaket cümlesinden çok, siyasal bir temenni olarak algılandı. Zira Muğla’daki Ak Parti teşkilatı uzun süredir sokağa taşan bir rekabetin içindeydi. Bir yanda milletvekili Kadem Mete’nin hiyerarşik disiplini, diğer yanda “Şehrin Ağabeyi” olarak tanımlanan Aydın Ayaydın’ın bürokratik ağırlığı… İl başkanı Laçin bu iki farklı güç merkezi arasında denge kurmaya çalıştı, ancak bu denge sık sık sarsıntıya uğradı.
Kimi zaman atamalar üzerinden, kimi zaman il yönetimi içindeki çekişmeler üzerinden. Sonunda teşkilat, Ankara’nın gölgesiyle Muğla’nın yerel gerçekliği arasında sıkıştı kaldı. Bu kriz, sadece merkezi otoriteyi oluşturan partinin içini değil, kentin siyasetini de etkiledi. Kurumsal sadakat yerini kişisel bağlılıklara bıraktı; liyakat ise kulislerin sessizliği içinde kayboldu gitti.
Birleştirici Sözlerin Arka Planı
Tam da bu iklimde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Ak Parti Genel Merkezi’nin temayül yoklaması sonrası belirlenen isimler arasından Cengizhan Güngör il başkanı olarak atandı. Devir teslim töreninde meşaleler yakıldı, il binasının önünde gençlik kolları slogan attı, milletvekilleri Mete ve Otgöz sahnenin iki yanında yerini aldı. Eski milletvekili Yelda Erol Gökcan’da törene katılanlar arasındaydı.
Törenin asıl anlamı yakılan meşalelerde değil, Güngör’ün cümlelerinde saklıydı: “Kimseyi dışlamadan herkesi kucaklayacağız. Başarı, bir kişiyle değil; ortak akılla, ortak emekle, ortak mücadeleyle mümkündür”… Bu sözler, bir politik nezaket ifadesi değil, parti içi bir tedavi çağrısıydı. Çünkü herkesin bildiği, gözlemlediği gibi son dönemde teşkilatın en büyük sorunu ‘birlik’ eksikliğiydi. Güngör’ün açıklamaları, doğrudan isim vermeden, geçmişte yaşanan kırılmaları onarma niyeti taşıyordu. Üstelik bu mesaj, yalnız partiye değil, kente de verilmişti. “Her mahallede Ak Parti’nin izi olacak” derken, aslında yerel siyasetin merkezinde yeniden aidiyet duygusu inşa edileceği mesajı taşıyordu. Siyasetin teknik değil duygusal bir dil kazandığı o an, Güngör’ün konuşmasıyla “birlik” kelimesinin yeniden anlam bulduğu andı.
Yeni Dönemin Gerçek Sınavı
Bilindiği gibi siyaset, sözle değil sınavla ölçülür. Muğla’da bu sınavın adı “denge”.
Yeni il başkanı, bir yandan Ankara’nın beklentilerini karşılayacak; öte yandan yereldeki güç odaklarını aynı masada tutacak. Bu, sadece bir örgüt yönetimi meselesi değil, bir kültür değişimi, ötesinde beceri gerektiriyor.
Bize göre; Güngör’ün önünde iki temel sınav var: İlki, teşkilatı kişisel sadakat ağlarından kurtarıp kurumsal işleyişe kavuşturmak. İkincisi, partiyi yeniden ‘şehirle konuşur hale’ getirmek, yani siyaset ile kent arasındaki kopukluğu onarmak. Muğla’da son dönem Ak Parti siyaseti genellikle bir ‘ağabey’ figürünün etrafında şekillenmişti. Eğer Güngör, bu döngüyü kırabilir, gücü kişilerden değerlere doğru yönlendirebilirse, gerçekten yeni bir dönem başlayabilir. Aksi halde, meşalelerin aydınlattığı sahne birkaç ay sonra yerini gölgeli günlere bırakabilir.