Üç tarafı denizlerle çevreli bu ülkenin kıyıları, özellikle batı bandı sadece turistik potansiyeliyle değil, aynı zamanda kamusal niteliği ve ekolojik dengesiyle de korunması gereken alanlardır.
Ancak 26 Haziran 2025 günü Resmi Gazete’de yayımlanan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yeni yetkiler tanıyan yönetmelik değişikliğiyle birlikte Türkiye’de kıyıların kaderi bir kez daha tartışmaya açıldı.
Yeni düzenlemeyle birlikte, kamu taşınmazlarının turizm yatırımlarına tahsisi kapsamı genişletilerek, kıyı kenar çizgisinin ‘deniz tarafı’ dahi yapılaşmaya açık hale geldi.
Peki nedir bu; Kıyı Kenar Çizgisi? Bilenler bilir, biz yeni nesil okuyucular için bir bilgilendirme yapalım. Kıyı kenar çizgisi sadece bir haritacılık terimi değil.
3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre; kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve kamu yararına kullanılması esastır. “Kıyı kenar çizgisi”, bu bağlamda kara ile su arasında kalan geçiş alanını belirler. Ancak bu çizgi, sadece coğrafi ya da hukuki bir sınır değildir. O, aynı zamanda bir ekosistem hattıdır. Kanunun genel esaslarına göre; kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Sanırız yeterli olmuştur.
Çevre bilimcileri, kıyıların denizle kara arasında biyolojik çeşitliliğin en yoğun olduğu alanlar olduğunu, deniz suyu ile karasal su rejiminin burada buluştuğunu ve bu alanlara yapılacak her türlü yapılaşmanın doğanın dengesine müdahale anlamına geleceğine dikkat çekiyorlar. Özellikle Akbük, Gökova, Akyaka gibi doğa harikası kıyı şeritlerinde, son dönemde türeyen “tiny house” görünümlü yapıların aslında geçici konaklama ya da karavan değil, kalıcı yapılaşmaların habercisi olduğu uzun süredir konuşuluyordu.
Akbük’te yaşanan “tiny house” kepazeliği tamda bu tartışmaların üzerine geldi. Adeta bitmek bilmeyen yapılaşma isteğinin en son tezahürüydü. Basının haberleri üzerine Menteşe Belediyesi tarafından Akbük koyunda özel mülkiyet içindeki 11 adet ‘tiny house’ mühürlenmiş, ilgilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu.
CHP Muğla Milletvekili Av. Gizem Özcan, geçtiğimiz günlerde Akbük Sahili’nde yaşanan ruhsatsız yapılaşma ve çevre tahribatını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşımış, tepkisini ortaya koymuştu. Özcan’ın ardından CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, söz konusu yönetmelik değişikliğine ilişkin tepkisini sosyal medya üzerinden göstermiş, “Denizler halkındır” sloganıyla yola çıkan siyasi iktidarın, konu kıyılar olduğunda halkı unuttuğunu öne sürmüş ve şunları söylemişti: “Kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan alanları yapılaşmaya açmak, doğal dengeyi bozmak demektir. Üç beş yandaşa rant sağlamak uğruna halkın malına ve doğanın dengesine ihanet edilemez.”
Yeni yönetmelik değişikliği, Bakanlığın tasarrufuna verilen orman alanlarında kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan alanların da tahsis edilebilmesini mümkün kılıyor. Yönetmelik değişikliğiyle kıyıların deniz tarafına doğru genişleyen bu yeni tahsis hakkı, kamu vicdanında derin yaralar açacak gibi görünüyor. Eğer kıyılar, yalnızca yeni yatırım alanı olarak görülürse, ortada ne kamu yararı kalır, ne de kıyı…