Masmavi suları, tertemiz denizi ve özgün doğasıyla Dalaman Kille Koyu’nda yaşananlar, yalnızca bölgenin değil, tüm Türkiye’nin çevre mücadelesinin yeni bir dönüm noktasına dönüştü. Olayı basından takip etmişsinizdir. Bir önceki gün Dalaman Kille koyuna yapılması planlanan liman projesine yönelik “Halkın Katılımı Toplantısı”, halkın yoğun tepkisi nedeniyle gerçekleşmedi. Dalaman halkı, “Kille halkındır, halkın kalacak” sloganlarıyla Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısına izin vermedi ve salonun önünde güçlü bir duruş sergiledi. Projenin adı “bilgilendirme ve katılım toplantısı” olsa da, asıl mesele halkın endişelerini gerçekten dikkate alan bir sürecin işletilip işletilmediği. Yatırımcılar sürecin yasal çerçevede yürüdüğünü savunurken, Dalaman Belediyesi, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve yüzlerce yurttaşın ortak tutumu, bu girişimin teknik bir rapor sürecinin ötesine geçtiğini düşündürüyor. Üstelik projenin planlandığı alanın “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ve 3. derece doğal sit alanı statüsünde olması, ekolojik hassasiyeti artıran bir başka unsur.
ÇED Toplantısı mı, Dayatma mı?
Türkiye’de ÇED toplantıları, uzun zamandır halkın karar süreçlerine doğrudan etki edebildiği demokratik zeminlerden uzaklaşmış durumda. Kille Koyu’ndaki toplantının başlamadan sona ermesi de bu gerilimin bir göstergesi niteliğinde. Toplantı salonunun önünde toplanan kalabalık, sürecin yalnızca teknik bir sunumla sınırlanamayacağını ve yöre halkının dikkate alınmak istediğini net bir şekilde ortaya koydu. Dalaman Belediye Başkanı Sezer Durmuş’un “Halkın denizi parsel parsel satılıyor” sözleri, yıllardır biriken rahatsızlığın dışavurumu olarak kayda geçti. Çünkü kıyılar ve koylar, yalnızca ekonomik bir değer sunan alanların ötesinde yaşam kültürünün de ayrılmaz bir parçası.
Kille’nin Geleceği
Bugün yaşananlar, bir koyu koruma meselesinden çok daha geniş anlamlar taşıyor. Tartışma, toplumun karar alma mekanizmalarına duyduğu güvenle ilgili. Kıyılar, ormanlar, koylar ve doğal alanlar söz konusu olduğunda halkın sesi duyulmadığında, tepkilerin yükselmesi kaçınılmaz hâle geliyor. Bir yatırım, ekonomik getirisiyle sınırlı bir değerlendirmeye mahkûm edilemez. Ekolojik denge, yöre halkının yaşam biçimi, sürdürülebilirlik ve gelecek kuşakların hakkı da bu tartışmanın ayrılmaz parçaları arasında.
Engellenen Toplantı
Kille Koyu’nda yaşananlar, basit bir toplantının iptalinden çok öte. Bu süreç, toplumun kendi yaşam alanlarına sahip çıkma iradesinin güçlü bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Toplantının yapılamaması bazı çevreler tarafından eleştirilebilir; ancak bu sonuç, katılım ve şeffaflık eksikliğinin doğal bir göstergesi hâline dönüşüyor. Eğer amaç gerçekten halkın görüşünü almaksa, ilk adım o görüşleri duymaktan geçer. Kille’de yükselen ses, yalnızca Dalaman’a ait bir çağrı olmaktan çıkıp Türkiye’nin kıyılarına ve doğal güzelliklerine uzanıyor. Bugün orada yükselen itiraz, doğanın sesini aşarak insana ve ortak geleceğe yönelen güçlü bir yankı oluşturuyor.
Dalaman Kille Koyu’na yapılması planlanan liman projesine karşı yükselen tepki, kentin kıyılarını ve doğal yaşamını koruma mücadelesinin bu haftaki en dikkat çekici olayı ve haftanın fotoğrafı olarak öne çıktı.




