Kille Koyu’ndaki taş yapı, hikâyenin sadece bir duvarıydı ve artık o da yıkıldı

5

Dalaman geçtiğimiz günlerden alışılmadık bir sabaha uyandı. Kille Koyu’nda yer alan ve 2019-2024 yılları arasında AK Partili yönetimce inşa edilen taş yapı, sabah saat 05.30 sularında Orman İşletme Şefliği tarafından yıkıldı. Ancak yıkılan sadece duvarlar değildi; kamu kaynaklarının yönetimi, yerel siyaset ve çevre politikalarıyla ilgili kırılgan bir denge de gözler önüne serilmiş oldu. O sabah, belediye başkanı Sezer Durmuş’un gözyaşları sosyal medyada hızla yayıldı. Canlı yayında konuşurken sesinin titrediği, “Yazık ya, yazık. Ben her gün parasızlıkla uğraşıyorum. Maaş ödemek için para arıyorum,” dediği anlar, bir yıkımdan çok daha fazlasının simgesine dönüştü.
Ama gerçekten ne olmuştu?
Yıkılan taş yapı, Dalaman Belediyesi’ne aitti. AK Partili yönetim döneminde 10 milyon TL harcanarak inşa edilmişti. Ancak yapı, Orman Bakanlığı’ndan gerekli tahsis alınamadan yapılmış, yani hukuken ‘kaçak’tı. Bakanlık, tahsis talebini reddetmiş ve yapı hakkında yıkım kararı alınmıştı. Buna karşın, AK Parti döneminde herhangi bir uygulama yapılmamıştı.
Yerel seçimlerle birlikte belediyenin CHP’ye geçmesi, tesise yeni bir anlam yükledi. Belediye, yapıyı turizme açarak gelir kaynağına dönüştürmek istedi. Duvar örülüp hazırlıklar başladı. Ancak tam da bu noktada, yıllardır rafta bekleyen yıkım kararı hayata geçirildi.
Dalaman Belediye Başkanı Sezer Durmuş’un kameralara yansıyan gözyaşları, ilk bakışta kişisel bir kırılma gibi algılandı. Ancak sözleri dikkatle incelendiğinde, gözyaşlarının yalnızca o binaya değil, yerel yönetimlerin gittikçe ağırlaşan mali yüklerine döküldüğü anlaşılıyordu. Durmuş, yıkım kararını ve belediyenin mali krizini aynı cümle içinde dile getiriyordu.
Bu tesadüf müydü?
Bir diğer kritik soru şuydu: Eğer 2024 yerel seçimlerini yine AK Parti kazansaydı, yıkım uygulanır mıydı? Bu soru, yalnızca bir iddiadan ibaret değil. Türkiye’de kamu idaresinde hukuki süreçlerin siyasetin yönüne göre hız kazanıp kazanmadığına dair yıllardır süregelen bir tartışmanın Dalaman’daki yansıması.
Yıkımın yankıları sürerken, Dalaman Belediyesi’nin 30 Mayıs tarihli duyurusu yeni bir tartışmayı başlattı. Açıklamaya göre, Kille Koyu’nun işletme hakkı, MUÇEV Ltd. Şti. ile yapılan görüşmeler sonucunda 2029 yılına kadar uzatılmıştı. MUÇEV’in kamu kaynaklarını ticarileştiren bir yapı olarak uzun süredir eleştirildiği bilinirken, CHP’li bir belediyenin bu yapıyla iş birliğini sürdürmesi, parti içi çevre politikalarıyla da çelişir bir tablo yarattı.
Özellikle Akbelen, Deştin ve Simpaş gibi örneklerde çevre mücadelesine omuz veren, doğayı korumaya yönelik yüzlerce dava açan bir partinin Dalaman’da bu tercihi yapması, ideolojik tutarlılığın sorgulanmasına yol açtı.
O sabah Dalaman’da yıkılan sadece bir taş yapı mıydı? Yoksa yerel yönetimlerin kendi ayakları üzerinde durmak için yarattığı her yeni gelir modelinin, merkezi otoritenin denetiminden geçememesi mi? Gözyaşı, o binanın yıkımına mıydı yoksa binadan elde edilecek potansiyel gelirin yok oluşuna mı?
Sorular çoğaldı, cevaplar ise hâlâ belirsiz…
Delege seçimlerine ve ilçe kongrelerine yönelik yaptığımız şehir turunda hayli ilginç bulduğumuz açıklamalar ve örgüt iddialarını sizlerle de paylaşalım. Buna göre; Yerel seçimlerin üzerinden sadece 14 ay geçmişken, Muğla’daki bazı CHP’li belediye başkanları örgüt nezdinde ve kamuoyunda güven kaybı yaşıyor. Yöntemsel tercihler, işçi ve personel alımları, yönetici atamaları, örgütlerle olan ilişkiler, kamu kaynaklarının kullanımı ve parti politikalarıyla çelişen uygulamalar, gelecek seçimlerde bazı belediye başkanlarının siyasi meşruiyetini zorlayabilir”.
Toparlayalım.
Sonuç olarak, Sezer Durmuş’un gözyaşları sadece yerel bir olaydan ibaret değil. Türkiye’de yerel yönetimlerin mali bağımsızlık arayışı, merkezi idareyle kurulan dengesiz ilişkiler ve siyasal aidiyetler ve sorumluluklar arasında sıkışmış bir tabloyu temsil ediyor.
Kille Koyu’ndaki taş yapı, bu daha büyük hikâyenin sadece bir duvarıydı.
Ve artık o da yıkıldı…

 

Haberi Paylaş