Dört Basın Bürolu Büyükşehir

5

Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal iletişim yapısı, yeni dönemde dikkate değer bir dönüşüm yaşıyor. Ancak bu dönüşüm, kamuoyunun bilgiye daha hızlı ve doğru erişmesini mi hedefliyor, yoksa kurumlar arası iç rekabeti mi körüklüyor, işte orası belli değil. Her büro kendisini öne çıkaran haberleri servis ederse (!) neden olmasın?
Geçmişte Büyükşehir Basın Bürosu, belediyenin tüm birimlerini tek çatı altında temsil ediyor, gerek yerel gerek ulusal basınla ilişkileri koordine ederek kurumsal bir düzen sağlıyordu. Peki sonra ne oldu da işler bu kadar çok başlı hale geldi?
Yeni dönemde Büyükşehir Basın Bürosu’nun yanına MUSKİ Basın ve MUPA Basın büroları eklendi. Şimdi de İBB örnek alınarak, Danışman Levent Arkan’ın öncülüğünde MBB Medya A.Ş.’nin kurulacağı konuşuluyor. “Etti mi size dört basın bürosu”… Böyle bir tablo karşısında sormak gerekiyor: Büyükşehirde kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı mı büyüdü, yoksa koltuk sayısı mı artırıldı? Bir belediyede birden çok basın bürosunun olması, tek sesli ve stratejik bir iletişim değil, çok sesli ve dağınık bir bilgi akışı yaratır. Geçtiğimiz günlerde MUPA’da deneyimlemek zorunda kaldığımız gibi, birinin listesinde olan basın çalışanı veya  gazeteci, bir diğerinin listesinde olmayabilir. Ya da bazı gazetecilerin, köşe yazarlarının basın toplantıları ve etkinlikler dışında tutulması için stratejik bir karar alınmış olabilir. Çok sesli iletişim tercihinde (!) bugün bir haberi ‘A’ bürosu duyururken, ertesi gün benzer haber farklı bir dille ‘B’ bürosundan, bir sonraki gün ise ‘C’ bürosundan çıkabilir. Bu da yetmezse, “haber etkili olmadı” savıyla Medya A.Ş. devreye girebilir. İşte bu ironik durum, bırakın basın kuruluşlarını, halkta da kafa karışıklığına yol açabilir. Ötesinde, her basın bürosunun kendisini öne çıkaran; yetkilisini, yöneticisini parlatan haberleri (!) ne basında ne de toplumda karşılık bulmayabilir.
Elbette biz gazeteciler, büyükşehirde görev yapan, danışmanlar ve yöneticiler kadar uzman (!) olmayabiliriz. Ancak biz de bunca yılın meslek erbabıyız. İletişim bilimindeki altın kuralın; “Bir kurum, bir ses, bir strateji” olduğunu iyi biliriz. Tek çatı yapısının bozulmasıyla da bilgi değil, karmaşa üretileceğinin bilincindeyiz. Tıpkı MUPA’daki krizden sonra 24 Temmuz’da basın kurumlarına ve basın çalışanlarına yapılan ziyarette yaşananlar gibi. Birden fazla basın bürosu ve danışman, 24 Temmuz’da da organizasyon konusundaki becerilerini ortaya koydu. Kim daha plansız ama özgüvenli olduğunu göstermiş oldu.
Üç basın bürosu yetmiyor olmalı, yeni bir iddia bizi dördüncü basın bürosuna doğru yol aldırıyor. Kurulması planlanan Medya A.Ş. için görüşmelere başlanmış. Dördüncü basın (medya) arayışa girilmesi, merkez basın bürosunun etkisizleştirilmesi ve kurum içinde alternatif bir yapı inşa edilmesi anlamına gelir. Metropol belediyelerinden alınan örneklerle, aynı çatı altındaki iletişim birimlerinin birbirleriyle rekabet etmesi, kurumsal bütünlüğü zedeleyebilir. Tek merkezden yönetmek yerine; üç farklı bürodan, üç farklı teyit mekanizmasıyla  işleri zora sokanlar kim?  bilmiyoruz. Bildiğimiz, merkez basın bürosunda gazetecilikten gelen ve basın ilkeleri çerçevesinde görev yapan, gerektiğinde siyasi sorumluluk alan bir çok gazeteci var ancak hepsi farklı basın bürolarına dağıtılmış  durumdalar. Ve yeni dönemde onlar yerlerini yavaş yavaş danışmanlara, meydancılara ve sosyal medyacılara bırakmak zorunda kalıyor.
Burada bir parantez açalım: “Bazı CHP’li belediyelerin sosyal belediyecilikten, sosyal medya belediyeciliğine geçtiğini, yakındır bu konuyu ele alacağımızı belirterek parantezi kapatalım.”
Birden fazla basın bürosunun yaratabileceği karmaşayı daha önce deneyimlemiş; son olarak MUPA’da ve 24 Temmuz basın ziyaretlerinde yaşanan aksaklıklara tanıklık etmiş bir gazeteci olarak, bu yazının yapıcı ve uyarıcı bir niyetle kaleme alındığını belirtelim. Kurumsal iletişimin temel amacı, halkı bilgilendirmektir. Yerel yönetimlerin tek çatı altında toplanan iletişim gücü, halkı bilgilendirmenin yanında kamusal algı yaratma açısından da önemlidir. Ancak iletişim alanlarının çoğaltılması, kişisel ajandalara ve kurumsal egolara teslim edilmesi, iletişimin temel amacına zarar verebilir. Böylesi çok başlı bir yapıdan oluşan aksaklıkların ve yaşanan sorunların bedelini, bu yapıyı önerenlerin değil; belediye başkanının bizzat kendisinin ödeyeceği bilinmelidir.
Elbette belediyeler ve belediyelere bağlı kurumlar biz gazetecilere göre yönetilmeyecektir. Demokrasinin dördüncü kuvveti olarak denge ve denetimin biz gazetecilerin görevleri arasında olduğu unutulmamalıdır. Seçilmiş, göreve gelmiş herkese saygılıyız. Özellikle de Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’a…
Ahmet Aras başkan son günlerde çeşitli mecralarda künyesiz biçimde dolaşıma sokulan iddialara karşı kamuoyuna açıklamalarda bulunmayı tercih ediyor. Ancak bu tercih, yalnızca söz konusu yayınlara görünürlük kazandırmakla kalmıyor; aynı zamanda muhatabı belirsiz bir zemin üzerinde sürdürülen tartışmaların içine kurumsal bir makamı çekme riskini de beraberinde getiriyor. Kökeni, kaynağı ve amacı üç aşağı beş yukarı belli olan bu içeriklere verilen her yanıt, dezenformasyonun dolaşım süresini uzatıyor. Daha da önemlisi, kamu gücünü temsil eden bir figür, kendisini muğlak söylemlerle tanımlı, hesap vermez bir alanla aynı düzleme indiriyor. Galiba birileri akıl edemiyor; “Künye yoksa tartışma da yoktur. Muhatabı olmayan söz, cevabı hak etmez. Aksine iddialara karşı verilen her yanıt, asılsız bir iddiaları büyütür.” Gerçekle bağını koparmış, künye taşımayan, muhatabı belirsiz içeriklere karşı en güçlü tutum; kimi zaman suskunluktur, kamuoyunun dikkatini gerçek sorunlara ve belgeli verilere odaklamaktır. Didişmenin alemi yoktur.
Büyükşehir belediyesinin basın iletişim organizasyonunun; basınla olan ilişkisini eşitsizlik ve ölçüsüzlükten uzak yürütmesi, basının ve halkın güvenini kaybetmemesi, tek bir merkezden sağlanan iletişim gücüyle yola devam etmesi; dört yılını belediye basın bürosunda geçiren bir gazetecinin önerisidir.

Haberi Paylaş