Manşet Olamayan Hikayeler: “Yaşayan Muğla Projesi ile Ne Oluyor?”

8

Muğla Büyükşehir Belediyesi, yaya güvenliğini artırmak, kamusal alanları genişletmek ve kent içi hareketliliği güçlendirmek amacıyla “Yaşayan Muğla” projesini Menteşe ilçesinde hayata geçirdi. Proje “dirençli ve yaşanabilir Muğla” vizyonu doğrultusunda taktiksel şehircilik uygulaması olarak açıklandı.
Biz kent yazarıyız. Bu projeyi Muğla’nın günlük yaşam diline yaslanan, hafif ironik ama meseleyi de net anlatan “Manşet Olamayan Hikayeler” çerçevesinde değerlendirdik.
Eee, bu “Yaşayan Muğla” projesiyle ne oluyor? dersen…
Önce şunu ifade edelim. Bu projeyle yollar (şimdilik kısmen uygulansa da) artık yalnızca arabaların geçip gittiği yerler olmaktan yavaş yavaş vazgeçiyor. Hani eskiden “şurdan karşıya geçmeye çalışırken canını dişine takarsın” dediğimiz yerler vardı ya, işte oralarda şimdi insan biraz daha rahat nefes alıyor. Araba geliyor mu, gelmiyor mu? diye dua ederek değil; yaya geçidinden geçerek yürüyorsun.
Muğlalı için bu işin özü şu: ‘Yol geniş’ diye gaza basmak yok, “ben buradan geçiyorum” demek var. Boyalar çizilmiş, geçitler yapılmış, bir de bakmışsın sürücü ister istemez ayağını gazdan çekmiş. Yani yol değil insan hizaya sokulmuş demeyelim de… yol insanı fark etmeye başlamış.
Bir de şu kamusal alan meselesi var. Eskiden orası yoldu, burası park yasağıydı, şurası kimsenin durmadığı bir köşeydi. Şimdi bakıyorsun, 650 metrekarelik alan çıkmış ortaya. İnsanlar geçip gitmiyor, duruyor. Oturuyor, bekliyor, iki lafın belini kırıyor. Muğla’da bu önemli iştir çünkü bizde sokak, biraz da sohbet demektir. Zira Muğla doğumdan ölüme sokak kültürü gelişmiş bir kenttir. Bu projeyle sokaklar istiladan kurtarılıp geri alınabilir. Tabi projenin il genelinde uygulanması şehircilik anlamında bize ödül bile kazandırabilir.
Trafik desen… Hani Muğla’da karmaşa çok olur ama kimse tam olarak neden sıkıştığını bilmez ya; işte o belirsizlik biraz azalıyor. Nereden yürüyeceğin, nerede duracağın, nerede geçeceğin daha net. Yayası rahatlayınca, arabası da azıcık sakinliyor. Herkes birbirine korna çalarak anlaşmak zorunda kalmıyor. Muğla’nın hoşgörü memleketi kimliğini koruması gerekiyor.
Şehircilik tarafında olan biteni de Muğla ağzıyla özetleyelim: “Hele bir deneyelim, bakalım tutacak mı?” demişler. Beton döküp işi kilitlemek yerine, boyayla, masa sandalyeyle, geçici düzenlemeyle denemişler. Olursa kalıcı, olmazsa değiştir. Muğlalının sevdiği iş bu; ağırdan ama akıllıca.
En önemlisi de şu oluyor: Sokak tekrar Muğlalıya ait oluyor. Sadece arabası olana değil; yürüyene, bisiklete binene, çocuğunu gezdirene, esnafa, öğrencisine… Herkese. Yani kent biraz yavaşlıyor ama hayat hızlanıyor desek, yeridir.
Kısacası bu projeyle Muğla’da ne oluyor? Yol biraz insafa geliyor, araba biraz geri çekiliyor, insan da “haa demek ki bu şehir bizimmiş” diye hatırlıyor.
Nejat Altınsoy

Haberi Paylaş