Türkiye’de yüz binlerce kamu işçisi, hükümetle yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının ardından grev için geri sayıma geçti. Ülke genelinde artan hayat pahalılığına ve alım gücündeki dramatik düşüşe rağmen, kamu işvereninden gelen iki ayrı teklif de beklentilerin çok altında kaldı. Toplu sözleşme kapsamında yaklaşık 600 bin kamu işçisi, 2025’in ilk altı ayı için yüzde 50, ikinci altı ayı için yüzde 25 oranında ücret artışı ve ek olarak yüzde 10 refah payı talep ediyor. Ancak işveren sendikası TÜHİS, ilk teklifinde yüzde 16 + 8, ikinci teklifinde ise yüzde 17 + 10 oranlarını sundu. Bu rakamlar, işçi temsilcileri tarafından açıkça “hakarete varan” bir teklif olarak değerlendirildi. Gerilim, 18 Haziran’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde yapılan kitlesel eylemle somutlaştı. Türk-İş Konfederasyonu’nun çağrısıyla toplanan işçiler, bakanlık önüne bir tabut fırlatarak hükümete sert mesaj gönderdi. “Kamu işçisi ölüyor, gören yok” sloganları eşliğinde yapılan eylemde konuşan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “Grev kararı alacağız. Noksansız uyarız, haberiniz olsun” dedi. Ancak 27 Haziran’da gelen ikinci teklif de işçilerin öfkesini dindirmedi. Görüşmelerde yeni bir ilerleme sağlanamazken, işçi sendikaları, ülke genelinde grev kararı alma hazırlıklarını hızlandırdı. İşçiler, “Hükümet istifa” sloganlarıyla meydanlarda seslerini yükseltmeye devam ediyor. Hükümetin ücret tekliflerinde ısrarcı olması ve sendikaların kararlılığını sürdürmesi halinde, Türkiye kamu tarihinde ender görülen kapsamlı bir grev dalgası yaşanabileceği ifade edilirken üstelik bu dalganın, yalnızca ekonomik değil, siyasi etkiler de yaratabileceği öne sürülüyor.
