Sonbaharın İçinde Bir Bahar: Atatürk’ün Kasımpatısı

5

Her yıl 10 Kasım’a yaklaştığımızda, Türkiye’nin kent meydanları, anıtları ve tören alanları sessizce aynı renge bürünür: Kasımpatı çiçeğinin dokunaklı zarafetine. Halk arasında “Kasımpatı” olarak bildiğimiz krizantem, yalnızca bir sonbahar çiçeği değildir. Atatürk’ün en sevdiği çiçek olmasıyla, bu toprakların yas ve saygı geleneğinde kalıcı bir yer edinmiştir. Kasımpatı; sarı, mor, pembe ve beyaz renkleriyle sadakati, karşılıksız sevgiyi, içten ama sessiz bir bağlılığı anlatır. Mevsimlerin döngüsünde, doğa kışa hazırlanırken açmasıyla, sanki vakitsiz bir baharın habercisidir. Çoğu bitki solarken, onun çiçek açması, bir direncin; ağırlaşan havaya rağmen tazelikte kalmayı sürdüren bir umudun işaretidir. Bu yönüyle Atatürk’ün yaşam felsefesi ile de anlamlı bir paralellik kurar.
Doğaya Duyulan Sevgi: Çankaya’da Bir Badem Dalı
Atatürk’ün doğa sevgisi, yalnızca bir estetik beğeni değildir; yaşamın özüyle, direnciyle kurduğu bağın ifadesidir. Hastalığının ilk dönemlerinde Çankaya Köşkü’nde dinlendiği günlerden birinde kendisine çiçek açmış bir badem dalı getirilir. Gazi Paşa, dalı eline aldığında gözlerinin parladığı söylenir. “Ne güzel, bahar geldi artık” diye sevinir. Bu sahne, onun içsel dünyasına dair güçlü bir işarettir. Bahar, yalnızca bir mevsim değil, bir ruh hâlidir. Belki de bu yüzden sonbaharın içinden bahar gibi açmasıyla onun gönlünde özel bir yer edinmiştir.
Pera Palas 101 Numara ve Kasımpatının Sessiz İşareti
Atatürk’ün kasımpatı ile ilişkisinin bellekte en çok yer eden hikâyelerinden biri, Pera Palas Oteli’nin 101 numaralı odası ile bağlantılıdır. Bugün müzeye dönüştürülen bu oda, onun İstanbul günlerinin, toplantılarının, düşünce yoğunluğunun tanığıdır. Rivayet edilir ki; Atatürk’e Hintli bir mihrace tarafından hediye edilen ipek bir halı vardır. Mihrace, “Bu halının üzerinde, sizin hayatınıza yön verecek motifler var” der. O dönem bu söz üzerinde durulmaz. Yıllar sonra halı incelendiğinde dikkat çeken üç unsur ortaya çıkar: Halının ortasında bolca kasımpatı motifleri, her iki yanında 10 adet fil, merkezinde 10 kollu bir şamdan. Ve halının üzerinde işlenmiş bir saat: 09.07. Atatürk’ün ölüm saati 09.05 olarak bilinir. Ancak kalbin iki dakika daha çalıştığı tıbbi olarak kabul edilir. Bu iki dakikanın halıya işlenmiş olması, tarih ile sembolün bazen aynı yerde sessizce buluştuğunun göstergesi olarak kabul edilir. Kasımpatı, bu hikâyede de bir hatırlayış çiçeğidir.
Bir Çiçekte Saklı Hatıra
Bugün kasımpatı; yalnızca mezarların, anma törenlerinin veya çelenklerin çiçeği değildir. O, Atatürk’ün doğaya dokunan kalbinin, inceliğinin ve insanlığına dair sade bir hatıranın canlı simgesidir. Çünkü 10 Kasım, yalnızca bir yas günü değil; kurucusunu unutmayan bir toplumun kolektif hafıza günüdür. Atatürk bu nedenle kasımpatı çiçeği ile anılır, ona duyulan saygı bu çiçekle gösterilir. Ve bu hafızada, kasımpatı çiçeği her yıl yeniden açar, her renkte yeniden çoğalır, her kalpte yerini yeniden bulur. Saygıyla, minnetle ve daima…

Haberi Paylaş