Parti İçi Demokrasi mi, Güç Mücadelesi mi?

2

Muğla’da yaz güneşi sahilleri ısıtırken, partinin koridorlarında hava çok daha sıcak ve hararetli. Dışarıda tatilciler serin sularda yüzerken, içeride siyasetçiler buram buram terliyor. Zira delege seçimleri başladı. Demokrasi dersi olması gereken bu süreç, kimi ilçelerde bir gövde gösterisine, kimi yerde ise gerilim söylentilerine dönüşmüş durumda. Evet CHP’de delege seçimleri başladı başlamasına da, özellikle iki adaylı bazı ilçelerde tablo giderek bir seçilme gayretinden çok, bir güç kavgasına benzemeye başladı. İlçe kulislerinden sızan bilgiler bu yönde.
Muğla’nın ilçelerinde farklı sahneler var. Menteşe’de kurulan delege belirleme komisyonu “örgütümüze ve partimize emek vermiş herkesi sürece katmak istiyoruz” diyerek en azından demokratik bir tavrın sembolü olmaya çalışıyor. Ancak diğer ilçelerde listeler adeta havada uçuşuyor. Bu listelerin nereye ve kimin önüne düştüğü ise, demokrasiyle değil güç dengeleriyle açıklanabilir.
Önceki yazılarımızda bu seçimlerde ilçe başkanlarının ve adaylarının yürüttüğü çalışmaları doğal, “yatay” bir rekabet olarak nitelendirmiştik. Buna karşın belediye başkanlarının ve milletvekillerinin sürece dahil olmasını, “dikey” bir müdahale olarak görmüş ve genel merkezin “karışmayın” talimatını hatırlatmıştık. Ne var ki, bugün gelinen noktada, bazı belediye başkanlarının bu talimatı hiçe sayarak “kim takar genel merkezin sözünü” diyebildiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Daha da kaygı verici olan, bazı ilçe başkanlarının yeniden seçilebilmek için üyelerine baskı yaptığı; hatta bu baskının zaman zaman şiddet boyutuna vardığına dair duyumların giderek artması. Oysa siyaset, hele de parti içi seçimler, en saf haliyle bir demokratik irade sınavı olmalı.
Hatırlatalım, burası Muğla.
Muğla’nın siyasetinde efelik yapmak isteyen, sonunda başka bir efeliğin gölgesinde kalır.
Tam da bu noktada, partinin il yönetimine düşen bir görev var: sorumluluk almak. Zira parti içi seçimlerin güvenliğinden, sağlıklı işlemesinden ve üyelerin iradesinin özgürce sandığa yansımasından il yönetimi de sorumludur. İl başkanı ve yönetimi rekabetin baskıya dönüştüğü, gerilim yaşanan şiddete ramak kalan ilçelere yakından bakmak zorundalar. Mesela Ortaca’da yaşanan gerilimli süreç sosyal medyaya kadar yansıdı. “Yok artık” dedirten bu gerilimin devam edip etmeyeceği, birilerinin devreye girip girmeyeceği ise belirsiz.
Demokrasi, sandığa giden yolun güvenli ve adil olmasıyla başlar. Sandık başında oy sayımından çok önce, adayların eşit şartlarda yarışabilmesi, üyelerin özgürce karar verebilmesi gerekir. Aksi halde ortada demokrasi değil, yalnızca güçlü olanın kazanacağı bir kulis mücadelesi kalır.
Orta Muğla merkez siyasetinden bir kulis bilgisi ile bitirelim.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, geçtiğimiz hafta içinde Menteşe Belediyesi meclis üyelerine yönelik verilen yemekte; “İlçe başkanlık seçimlerine karışmayacağını” açıklamış. Ancak il kongresine yönelik hassasiyetini de dile getirmiş. Ne diyelim; herkesin sonuçta bir oyu var.

Haberi Paylaş