Siyasetin özellikle de CHP’nin siyaset iklimi, on beş yılı aşkın süredir Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) simge belediye başkanlarından biri olarak tanınan Özlem Çerçioğlu’nun beklenmedik istifasıyla derinden sarsıldı. Çerçioğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi ile aynı yolda yürüme imkânım artık bulunmamaktadır” sözleriyle, siyaseten yetiştiği partiden koptuğunu ilan etti. Hemen ardından düzenlenen törenle Adalet ve Kalkınma Partisi’ne katıldı. Ayrılık, sembolik açıdan da dikkat çekiciydi: Çerçioğlu’nun istifası, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in TBMM’de grup konuşması sürerken açıklandı. Ankara kulisleri, bu çakışmayı “mesaj” olarak yorumladı. Çerçioğlu’nun ardından Söke Belediye Başkanı Mustafa İberya Arıkan, Yenipazar Belediye Başkanı Malik Ercan ve Sultanhisar Belediye Başkanı Osman Yıldırımkaya da partiden ayrılarak AK Parti’ye geçti. Bu geçiş, bir süredir dillendirilen “Aydın’da parti içi huzursuzluk” söylentilerini somutlaştırdı ve siyasi bir kopuşa dönüştü.
“Dürüstlükten taviz vermem”
Çerçioğlu, kararının ardında “anti-demokratik uygulamalar” ve “prensip çatışması” olduğunu söyledi. Yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Ben ve üç belediye başkanımız; yaşadığımız sorunları defalarca partinin yetkili makamlarında dile getirdik, ancak sonuç alamadık. Dürüstlük, yasalar çerçevesinde hizmet ve kamu ahlakından taviz vermeme ilkelerimle CHP’de aynı yolu yürümem artık mümkün değil. Bu noktaya gelinmemesi için her seviyede taleplerimizi dile getirdim, ancak şahsım ve ailem hedef alındı.”
Özgür Özel’den sert yanıt
CHP lideri Özgür Özel ise Çerçioğlu’nun ayrılığını “siyasi baskı” çerçevesinde değerlendirdi. Özgür Özel, Özlem Çerçioğlu’na baskı yapıldığını iddia ederek, “Ya içeri atıl ya da partime katıl, dendi. Bu mu sizin siyasetteki mücadele gücünüz? Olmaz olsun AK Parti’nin kara düzeni, yazıklar olsun” diyerek hem AK Parti’yi hem de Çerçioğlu’nu eleştirdi. Özel, “Hiçbir tehdit, halkın iradesinden ve partimizin demokratik mücadelesinden üstün değildir” mesajı gönderdi.
Siyasi geçişin sembolizmi
Çerçioğlu ise AK Parti’ye katılımını, “Aydın halkına hizmette devamlılık” olarak sundu: “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir ayrım yapmadan, Aydın halkına aynı prensiplerle hizmet edeceğim.”
Çerçioğlu’nun geçişi, sadece bir partiden diğerine yapılan bireysel bir değişikliği değil; Türkiye’de yerel siyasetin güç dengelerinin, parti aidiyetinin nasıl kırılganlaştığını da gösteriyor. Çerçioğlu’nun AK Parti’de nasıl bir konum edineceğini ve Aydın’daki seçmen davranışının bu hamleye nasıl yanıt vereceğini, önümüzdeki günlerde mutlaka göreceğiz.
İlkeler, zorunluluk ve siyasetin kadife kutusu
Ancak şu kadarını söylemek isteriz. Nihayetinde, bedeli yine ideoloji ödüyor. Partiler, tüzükler ve “ilkeler” büyük harflerle yazılmaya devam ediyor; fakat pratikte aidiyet, çoğu zaman en çok alkışın geldiği salona yönelebiliyor. İdeoloji, seçim dönemlerinde hatırlanan; genel merkez koridorlarında ise pratik gerekçelere “emanet” edilen geçici bir misafir gibi. Siyaset ise bir yemin metninden çok, rozetlerin saklandığı kadife bir kutuya benziyor.
Aydın’da yaşanan ve ülke gündemine oturan bu hikâye, ülke siyasetinin küçük bir özeti: Dün “biz” denilen bugün “onlar” olabiliyor; “ilke” dediğimiz, yarın “zorunluluk” olarak geri dönebiliyor. An geliyor (!) ideoloji; misafir, rozet; ev sahibi olup çıkıyor…