SÖYLEŞİ / AK PARTİ MUĞLA İL BAŞKANI KADEM METE İLE İL KONGRESİ ÜZERİNE
‘Ak Parti İl Kongresine Doğru’ başlıklı yazıyı “Eğer bir trafik kazası olmaz da bu söyleşi gerçekleşirse (!) Kadem Mete’nin kongreler sürecine ilişkin ne düşündüğünü, il başkanlığına yeniden aday olup olmayacağını, yeniden aday olmasının gerekçelerini sorup, yanıtları sizlerle paylaşalım istiyoruz. Umarız Kadem Mete’nin Marmaris’ten Muğla’ya gelişi, Nihat Öztürk’ün Milas’tan Muğla’ya gelişi kadar uzun sürmez” ifadeleriyle bitirmiştik. Yazının yayınlanmasının ve sosyal medyada paylaşılmasının hemen ardından, bir yarım saat geçti geçmedi Kadem Mete’den telefon aldık. Mete’nin hal hatır sormadan telefonda direkt “Marmaris’ten Muğla’ya hareket ettim. Şu an sakar rampasını çıkıyorum, 10 dakikaya Muğla’dayım” açıklaması üzerine (!) karşılıklı gülüştük…
Söyleşiyi ise birkaç gün sonra yaptık. Kentin gündeminde karşılıklı açıklamalar olmasına karşın, daha önce kendisine yaptığımız ‘ilçe ve il kongre sürecini konuşacağız’ talebine sadık kalalım istedik. Öyle de yaptık, Başkan Mete ile sadece kongreler sürecini ele almak istedik, ancak iş başka yerlere kadar uzandı. Çok ilginç şeyler öğrendiğimiz bu söyleşi hayli uzun. Söyleşiyi bölümler halinde yayınlamayı düşünebilirdik. Ancak hatibin sözünü kesmemek, ötesinde içerik bütünlüğüne müdahil olmamak adına söyleşiyi olduğu gibi tek seferde yayınlamayı uygun gördük. Lafı uzatacak değiliz. Ancak röportaj ve söyleşi gibi gazetecilik faaliyetine yönelik yazıları yayınlar ve paylaşırken yaptığımız uyarıyı yinelemek isteriz. Bir gazeteci olarak sosyal medya üzerinden tartışmak gibi bir tarzımız yok. Zira yeterli alana sahibiz. Bu söyleşi, ilçe kongreleri ve il kongresi üzerine gerçekleştirildi. Söyleşi; ‘birileri beğensin, birileri söyleşiyi fırsat bilsin, bizim üzerimizden eleştirsin’ diye yapılmadı. Bilgilenme ve bilgilendirme için yapıldı.
Biz sorduk, Kadem Mete yanıtladı…
NEJAT ALTINSOY
————————————————————————————————————————————-
Sayın Kadem Mete, (Başkan) pandemiden dolayı ertelenen bir kongreler süreci yaşadınız. Akabinde genel merkezin yeniden belirlediği takvime göre 7. Büyük Kongre öncesinde ilçe kongrelerini tamamladınız ve teşkilatlarınızı kurdunuz. Bugün belirlenen kadrolarla da 2023 hedefine ve iki seçime gideceksiniz. Bu süreci değerlendirir misiniz?
Teşekkür ediyorum. Ak Parti’de önceki kongrelerde, büyükşehrin olmadığı yerlerde, Muğla büyükşehir değilken, önce belde kongreleri, sonra ilçe kongreleri, en son il kongreleri yapılıyordu. İlçe başkanı belde kongrelerini istediği belde başkanları ile yaptıktan sonra kendi kongresinde değişebiliyordu. İlçe başkanları ilçe kongreleri döneminde değişiyordu. İlçe başkanlarını belirleyen il başkanı kendi kongresinde değişebiliyor ya da değiştirilebiliyordu. Dolayısıyla ilçeleri dizayn eden bir il başkanı belki kongre zamanı değiştiriliyordu. Yeni gelen il başkanı bir önceki il başkanının belirlediği ilçe başkanları ile devam etmek durumunda kalıyordu. Bu dönem, yani Sayın Erkan Kandemir’in döneminde tam tersi yapıldı. Yani kongre takvimleri yine aynı ama il başkanlarından yarıya yakını ilçe başkanlığı kongreleri başlamadan önce alındı. Yani istifa ettiler. Karşılıklı görüşmeler yapılarak kendilerine teşekkür edildi. Bu süreç tamamlandıktan sonra, yani bu kadar il başkanı istifa edip yerine yeni il başkanları atandıktan sonra ilçe kongrelerine başlandı. Bunu iyi takip edenler şunu söylediler: ‘Demek ki bundan sonra il başkanları değişmeyecek. Değiştirilmesi gerekenleri genel merkez değiştirdi. Bunlar şimdi kendi kadrolarını oluşturacaklar’ dediler. Bu dönem genel merkez daha önce olmadığı kadar ilçe başkanlarının belirlenmesinde aktif rol oynadı il koordinatörleri üzerinden. Yani daha iyi bir kadro oluşsun, il başkanı duygusal davranmasın, daha yerinde seçimler olsun diye il ve bölge koordinatörleri bu süreçte daha aktif rol oynadılar. Daha önce bu kadar sıkı bir denetimden geçmemiştik. Bu dönem benim ‘kalsın’ diye raporladığım halde değiştirilen ilçe başkanları oldu. Az önce söylediğim gibi, belki ben duygusal davranıyordum. Ama genel merkez 2023 yılına gidecek olan bu kadroları belirlerken duygusal değil, daha gerçekçi davrandı. Dolayısıyla beraber çalıştığımız İzmir Milletvekilimiz, aynı zamanda MKYK üyemiz olan Mahmut Atilla Kaya Beyle beraber zaman zaman aynı kişileri, zaman zaman farklı isimleri zikrettik ama inanıyorum ki en doğru listeyi oluşturduk. İlçe kongrelerimizi tamamladık. İlçe kongrelerinin ardından gençlik ve kadın kolları kongreleri yapılıyor. Şu anda o devam ediyor ilimizde. Türkiye’de 144 tane ilçe kongresi kaldı. Onlar da Ekim ayı içerisinde tamamlanacak. Bu gün Teşkilat Başkanımız Erkan Kandemir ile interaktif bir toplantımız vardı. Sayın başkan orada 4 Ekim’de il kongrelerine başlanacağını söyledi. Hangi ilin hangi tarihte olacağını genel merkezimiz belirleyecek. Kasım’ın sonuna kadar bitirmeyi düşünüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bazılarına fiilen katılacak. Katılamayacaklarına da interaktif yolla canlı bağlanarak katılım sağlayacak. İlçe başkanlıkları ile ilgili ince eledik sık dokuduk. En iyi adayları ilçe başkanı belirlediğimiz söyleyebilirim. Bunların nasıl belirlendiğini söyledim. Sahada çalışmalarımızı yaptık. Ankara’ya yolculuk ettik. O arkadaşlarımız da kendi yönetimlerini oluştururken, daha önce olmadığı kadar yönetim kurulu üyeleri üzerinde de istişareler yapıldı. Hatta sayın başkanım il yönetim kurulu üyeleri ile ilgili ön çalışma yapıldıktan sonra, il başkanlarını Ankara’ya davet edeceğini, Ankara’da da bu isimler üzerinde tekrar çalışılacağını söyledi. Eskisi gibi il başkanı ‘ben bu kadrolarla gideceğim’ diyemeyecek belki. Yani daha sıkı bir çalışma bekliyor bizi. Özellikle il yönetim kurulu üyeleri belirlenirken.
Ak Partide genel teamül tek liste ile gidileceği yönünde. Parti içinde de sizinle ilgili muhalefet var. Muhalif bir kanadın olduğu açık. Kadem Mete yeniden aday olacak mı? Yeniden aday olmanızı hangi gerekçeye dayandırıyorsunuz? Karşınıza bir aday bekliyor musunuz?
Önce bir şeyi düzeltelim müsadenizle, yazınızda da belirttiniz. Genel merkez öncelikle görevinin başında olan kişi ile devam edip etmemeyi kararlaştırıyor. Eğer kişi ile devam etme kararı varsa, genel merkeze kimse çağırılmıyor.
Oysa çağrılma konusu hep böyle bilinir, üç-beş kişi gider, aralarından birisi seçilir.
Hayır, hiç öyle olmadı ki. Bakın ben şöyle söyleyeyim. Sayın İhsan Küreci’nin görevi sona erdiğinde Ak Parti 4 kişiyi genel merkeze çağırdı. İskender Gencer, Şadi Pirci, Ozan Balcı ve beni… O zaman orada ben belirlendim. Geri döndük ve ben atama olarak görevime başladım. Sonra kongrem oldu. Kongre sürecinde kim çağırıldı Ankara’ya? Çağırılan birileri oldu mu?
Hayır olmadı.
Olmadı neden? Benimle beraber devam etmeye karar verildi.
Atamayla geldiniz.
Hayır, atamayla geldim ama sonra kongre var. Kongre sürecinde yani atamayla gelen adam ‘Allah’ın emri değil ki. Kongrede devam edecek’ diye bir kayıt yok. Çok yerlerde atamayla birisi gelir, kongre sürecine kadar yürütür. Genel merkez kongrede bir başka kişiyi aday gösterebilir.
Aradaki süre ne kadardı?
1,5 yıldı. 2016 Nisan ayında göreve geldim, 2017’nin Kasım ayında yanılmıyorsam kongremiz oldu. Yani birileri Ankara’ya çağrılıp sonra tekrar bana karar kılınmış gibi bir durum söz konusu değil.
Şimdi de olmayacak mı demek istiyorsunuz?
Şimdi eğer genel merkezin Kadem Mete’nin göreve devam etmesi yönünde bir düşüncesi varsa, Kadem Mete direk kongrede aday gösterilir. Yani ikinci ya da üçüncü bir kişiyle görüşmeye gerek duyulmaz. Eğer bir yerde il başkanının değişmesine karar verilmişse, o il başkanı da Ankara’ya çağrılmaz. Onun istifası alınır. Sonra orada il başkanı bulma çalışması yapılır.
Prosedür böyle mi işliyor?
Prosedür böyle işliyor. Bir sürü örneği var. Dediğim gibi 35-38’e yakın il başkanı görevini bıraktı. Bazı isimler belirlendi o illerde. Koordinatörler çalıştı.
Bu şekilde mi oldu?
Aynen böyle oldu. Ankara’ya çağrıldılar.
Ve siz göreve devam ettiniz.
Tabi ki.
O süreçte ‘Kadem Mete de görevden alınır mı?’ diye konuşulmuştu ama siz devam ettiniz.
Aynen öyle. Kongrede de karşıma rakip çıktı.
Sizin söylediğinize göre, ‘Ankara hikâyesi’ değişiyor.
Tabi ki.
Afyon Dazkırı’ya gelmeden geri dönülüyor bu meselede.
Aynen öyle.
Bizim de hatamız olabilir gazeteci olarak. Ancak kamuda şöyle bir algı var. Ak Parti’de teamül tek adayla gitmek yönünde. İşte 3 Aday gidiyor, bu adaylar arasından birisi seçiliyor. Ama siz ilk defa farklı bir şey söylüyorsunuz.
Aslında ben olanı söylüyorum.
Sizin ifade ettiğiniz şey, ‘Kardeşim işin başında biri varsa ve adamla sorun yoksa çağrılma-mağrılma diye bir şey olmuyor.’
Yok yani, öyle olan bir şey de yok.
İfadenizi tam anlamak adına araya girdik.
Eyvallah. Yani bu olan, olmakta olan ve olmuş olan şey bu.
‘Yani hiç kimse beklemesin, yolumuza devam ediyoruz’ diyebilir misiniz?
Hayır bunu diyemem, bu genel merkezin takdiri. Bakın bazen birebirde konuşulan şeyler vardır. Onların birebirde kalması gerekir. Yani ben burada kalkıp da benimle birebir konuşulan bir şeyi ben ifa etmem. Yalnız Ak Parti de genellikle bu böyledir denilmesini, bu söylemi çok doğru bilmiyorum. CHP’de bu dönem tek adayla gitti. Yıllardır eleştirilen Ak Parti’deki bu yöntemin aslında doğru olduğunu CHP’de gördü. Yani aslında parti seçim yapıyor, seçimi kendi içinde yapıyor. Ondan sonra belirliyor birisini ve bununla beraber kongreye gidelim diyor. Ha seçim kanununa göre her bir Ak Partilinin belirli kıstasları yerine getirmesi kaydıyla. Nedir? Delegelerin yüzde 5’inin imzasını alarak o gün genel kurulda çıkıp aday olma hakkı var. Bunu da yaparken tabi ki orada da kıstaslar var. Mesela bizim Bodrum’da ikinci bir aday çıktı. Onun da bütün sorumluluğunu, suçunu benim üstüme attı. Orada konuşma yapmak istedi. Ben konuşma yapmasına taraftardım. ‘Çıkıp konuşsun derdini anlatsın’ dedim. Hatta divan başkanımız da ‘tamam sana söz vereceğim. Listeni verdiğin zaman aday olarak sana söz vereceğim’ dedi. Fakat tüzüğümüzde diyor ki; ‘Kongrede listeyi verirken kişi, öncelikle delegelerin yüzde 5’inin imzasını alması gerekiyor. Bu imza ya noter tarafından tescil edilmiş olacak, ya da noterden değilse, o gün o anda orada 15 kişi kendisini ifa etmek suretiyle ‘biz buradayız imzalıyoruz’ diye beyan edecekler. Listede Bodrum için söylüyorum, 30 yönetim kurulu üyesi, 15 yedek yönetim kurulu üyesi, 63 il delegesi, 31 adet de il delegesi yedek olarak yazmak zorunda. Liste bu şekilde tam bir liste olmuş oluyor. O eski belediye başkanımızın vermiş olduğu liste şuan kayıtlarda. 30 tane yönetim yazmış. 15 tane yazması gerekirken 9 tane yedek yönetim kurulu üyesi yazmış. 63 tane il delegesine 60 tane yazmış. Orada da 3 tane eksik var. 31 yedek delegeye ise hiç yazmamış. Divan başkanı ‘bu eksik listeyi kabul edemem’ diyerek kendisine geri vererek bir süre tanıyor. Bu süre içerisinde değişiklik olmadığı, yeni bir liste verilemediği için liste kabul edilmiyor. Gönül isterdi ki Fethiye’de arkadaşımız dersine çalışmış. Listeyi tam olarak verdi. Liste kabul edildi. Seçime girdi. Seçimde sandıkta delege oyunu kullandı. Genel merkezin belirlediği aday kongrede seçildi. Bu kez iki ilçede çift liste söz konusu oldu. Birisinde liste giremedi, diğerinde girdi.
Peki, sizin adaylığınıza gelelim.
Benim adaylığıma gelince, demin de söylediğim gibi ben zaten görevimin başındayım. Görevimin ne zaman sona ereceğini genel merkez belirliyor. Yani kendim ‘Ben yoruldum, ayrılmak istiyorum’ dersem, tabi ki kendi irademle bu görevden ayrılabilirim. Ama genel merkezim bana ‘Kadem seninle devam edeceğiz’ derse ben görevden kaçmam. Teşekkür ederiz. ‘Bu kongrede seni dinlendirelim, başka bir arkadaşımıza şans verelim’ denirse, ben ’emrinize amadeyim. Ne görev verirseniz. Yeni il başkanımızın da emrindeyim’ derim, o an ki statüme geri dönerim. Bu sade üyelik de olabilir. Ak Parti’de bu böyle gelmiştir ve böyle devam eder. Zaten başarının sırrı da buradadır. Ben şu an Ak Parti Muğla il başkanıyım. Görevime devam etmem istenirse, ben bu görevi en iyi şekilde yapmaya gayret gösteririm. Tabi ki Allah’ın yarattığı kullar içerisinde, kimse yoktur ki yaşadığı dönemdeki tüm insanların takdirini almış. Peygamber efendimiz dahil olmak üzere, Mustafa Kemal Atatürk dahil olmak üzere, şu anda Cumhurbaşkanımız dahil olmak üzere herkesin takdirini almış bir insan Allah yaratmamıştır. Dolayısıyla benim de bu partide herkesin takdirini almam söz konusu değildir. Ben öyle mucizevi bir insan değilim. Beni de doğru bulacak olanlar var. Yanlış bulacak olanlar da var. Partimin içerisinde de vardır. Dışında da vardır. Fakat parti içerisinde muhalefet bir grup olarak yok. Yönetim kurulumdan ya da ilçe teşkilatlarımdan bana karşı muhalefet eden birileri yok. Hatta Ak Parti’de belirli bir görevde olan birisinin bana karşı bir muhalefeti söz konusu değil. Ak Parti’ye üye değil ya da yaptığı bir suç nedeniyle ihraç edilmiş. Bu adam bana karşı bir aday bulma çabası içine giriyor. Birilerini bulayım da Kadem’e rakip çıksın çabası içerisinde. Bu şahıs olayı kişiselleştirmiş. Bir de şunu söyleyeyim. Bu partide üye yapmak için seferberliğimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımız 1 Milyon yeni üye istedi bizden. İnşallah 3 Kasım’da tüm Türkiye’den ortak bir yayın yapılacak. 1 Milyon fidan toprakla buluşacak. Biz de ilimizde çok sayıda üye yaparak bu sürece katkıda bulunmak istiyoruz. Bizim hedefimiz 100 bin üye yapmak. Şu an 97 Bin 688 üyemiz var. İnşallah bu ayın sonuna kadar 100 Bini aşacağız. Evet, daha önceki il başkanları içerisinde kendi döneminde çok üye yapan vardır. Disiplin suçu işlediği halde disipline verilmeyen veya partiden ihraç edilmesinin önü açılan bir dönem pek olmadı. Ben belki de biraz bundan dolayı bazı çevrelerin tepkisini çekiyorum. Eğer kişi disiplinlik bir suç işlemişse ben onu disipline vermekten geri adım atmıyorum. Arkasında duruyorum. Kişi o suçu işlemişse ona da bir fırsat veriyorum. Kişi hatasını düzeltirse amenna, ama düzeltmezse, ısrar ederse partimizin bir tüzüğü var. ‘Gelene hoş geldiniz, başımızın tacısınız’ diyoruz. Ancak içimizdeki disiplin suçu işlemişse ve bunun karşılığı disiplin suçu ise o konuda da hiçbir tereddüt göstermeden o kişiyi partiden ihraç edilmek üzere gerekeni yapıyoruz. Bugüne kadar belki de en fazla ihraç benim dönemimde oldu. Bunların bir kısmını genel merkez ihraç etti. Bir kısmını da biz ihraç ettik. Ama gönlümüz ihraçlardan yana asla değil. Hatta bir yerde ‘kendisine rakip olanları ihraç ediyor’ diye birileri bir yerlerde yazmışlar. Bu güne kadar benim karşımda ‘Ben il başkanlığına adayım’ diyen bir adamı ben bugüne kadar ihraç etmedim. Benim ihraç edilmesine vesile olduğum kişilerin listesi bellidir. Bunların içinde il başkanlığına aday olan kimse yoktur. En azından ifade eden kimse yoktur. Birileri, birilerine bir şey yakıştırıyorsa o da onların kendi dünyasındaki gizli amelleri, emelleridir. Ona bir şey diyemem ben.
Öyle şeyler söylüyorsunuz ki bazı soruları es geçmek zorunda kalıyoruz. Mesela ‘yeniden aday olmanızın gerekçesi ne?’ sorusu…
Aslında ben bir şey söyleyeyim. Buna bir cevap vereyim ben. Gerçekten içimde kalmasın.
Samimiyetimize istinaden söylüyorum. Yayınlanmasın derseniz yayınlanmaz. Siz genel merkezin ‘Kadem Mete başarılı, biz Kadem’le devam ediyoruz” diyeceğine inanıyor musunuz?
Hocam ben yönetim kurulumu oluşturuyorum (!) Şu anda cayır cayır yönetim kurulu üzerinde çalışıyorum. Ama ben çıkıp, ukalalık yapıp da ‘ben adayım’ demem. Genel merkezim bana ‘devam et’ der devam ederim. ‘Teşekkür ederiz’ derler amenna, ben de ‘teşekkür ederim’ derim. Şu anda ben yeni bir yönetim kurulu oluşturmaya çalışıyorum. Son alarak adaylık konusunda şu söylemek istiyorum. Yarısı dolu bir bardak var. Negatif bakan bu bardağa yarısı boş, pozitif bakan bu bardağa yarısı dolu diyor. Benim il başkanlığı yaptığım dönemde il yönetiminden hiç kimse ‘Ak Parti’de hastanede, okullarda veya şu kurumda ihalede yolsuzluk yapıldı. Şu adamda kayırmacılık yapıldı. Şunun işi şu para karşılığı yapıldı’ diye bir şey diyemez, dememiştir. 4,5 yıl oldu. Bu bir.
İki: siyasi seçim olarak bakarsak eğer, Nihat Vekilin, vekil olduğu dönemde biz ikinci milletvekilini 1500 oy ile kazanmışız. Yani 1500 eksik oy almış olsaydık tek milletvekili olarak kalacaktık. Son seçimlerde (31 Mart) biz üçüncü vekili 319 oy ile kaybettik. Eğer 319 oy daha alsaydık biz Muğla’dan 3’üncü vekili çıkartmış olacaktık. Tabi ki Cumhur İttifakı var. Şimdi burada birileri diyor ki ‘Efendim siz MHP’nin yardımını aldınız da böyle oldu’ diyor. İyi de bir önceki seçimlerde bütün partiler tek başınaydı. Ama bu seçimde evet MHP bizim yanımızdaydı. Fakat karşı tarafta da bir blok vardı. CHP bize karşı tek başına mücadele etmedi. Onların yanında HDP’si vardı, İyi Partisi vardı, Saadet Partisi vardı, vardı da vardı. Yani biz MHP ile bir kardeşlik yaptık, karşımızda da 4-5 partinin bir araya geldiği bir blok vardı. Buna karşı biz Muğla’da milletvekilliği genel seçimindeki en yüksek oy oranını, oy başarısını elde ettik. Hemen arkasından ne oldu? Yerel seçimler oldu. Muğla’da 13 belediyenin 7’sini kazanmış bir partiden ve yönetimden bahsediyoruz. Yine tabi ki yine Cumhur ittifakı ile beraber. Yine karşımızda 5’li bloğa rağmen 7 belediyeyi kazanıyoruz. Kaybettiğimiz belediyelerde Marmaris’te yüzde 37, Menteşe’de yüzde 32, Datça’da yüzde 42, Milas’ta yüzde 45, Fethiye’de yüzde 44 alarak kaybediyoruz. Bir tek Bodrum’da açık ara kaybetmişiz. Geri kalan 5 ilçeyi de kıl payı kaçırmışız. Büyükşehire gelecek olursak. Mecliste aldığımız oy oranı yüzde 37,5. Osman Beyin kazandığı oy oranı yüzde 36. Biz meclisteki oyun aynısını büyükşehir başkanlığında almış olsak, büyükşehri de kazanmış oluyoruz. Ha burada adayla alakalı çok konuşulan, çok fazla iftiraya uğradığım konu ise adayın belirlenmesi.
Ak Parti büyükşehir adayının belirlenmesini kast ediyorsunuz.
Evet, büyükşehir adayının belirlenmesi. Bakın burada herkesle yüzleşmeye hazırım. Cesareti ve gerçekten söylediği sözün arkasında olan birisi varsa buyursun karşıma gelsin, kim kimi ikna ediyorsa veya kim şahitleri ortaya koyabiliyorsa o öbürü de ondan özür dilesin. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımız şahittir, Hasan Özyer’i önerdim. Hasan Bey’in yanında yüzüne baka baka önerdim. ‘Efendim Hasan Bey büyükşehir belediye başkan adayımız olmalıdır’ dedim. Cumhurbaşkanımız da Hasan Bey’e talimat verdi hazırlanması konusunda. Hasan Bey kızının özel durumundan dolayı affını istedi. Biz Hasan Bey’e ciddi bir süre baskı yaptık. O sıra ben Muğla’da 5 isme yönelik anket yaptırdım. Sadece Ak Partililer arasında ve dışarıdan müdahale edilmeyecek bir sistemle yapıldı. Turkcell üzerinden yaklaşık iki saat askıda kalan ve iki saat içinde sonuçlanan ve kimsenin müdahale edemediği gerçek bir anket. Yansımayı alabilmek için bizim tabanımız neyi istiyor, kimi istiyor? sorusuna en doğru cevabı alabilmek için. Yapılan ankette Hasan Bey birinci çıktığı için Hasan Bey’in arkasında durduk. Hasan Bey’in kesinlikle olmayacağı ortaya çıkınca ben anketteki ikinci ismi genel merkeze bildirdim. Dosyası ile beraber verdim. O isim, bugünkü İl Sağlık Müdürümüz İskender Bey’in ismini Ankara’da tek isim olarak verdik. İkinci bir isim vermedik.
İkinci sırada İskender Gencer mi çıktı?
Evet ikinci sırada İskender Bey, üçüncü sırada da Bülent Karakuş çıktı. Ama Hasan Özyer ve İskender Gencer birbirine yakın, Bülent Karakuş’ta ciddi bir oy farkı vardı. İki saat içinde 2700 kusur oy Hasan Bey, 2500 oy da İskender Gencer aldı. 1006 oy da üçüncü çıkan Bülent Karakuş aldı. Dördüncü isim 500 küsur, beşinci ise 200 küsur oy aldı. Onların isimlerini zikretmeyeyim müsaadenizle.
Tamam.
Şimdi birinci isim Hasan Bey olmayınca ben ikinci ismi İskender Gencer ismini genel merkeze verdim. Genel merkez kabul edip İskender Bey’i Ankara’ya çağırdılar. Bizimle beraber çağırdılar ‘iki milletvekili İskender Gencer’i alıyorsunuz. Hayırlı olsun büyükşehir adayımızdır.’ İlk açıklanacak 20 ilin arasında Muğla da vardı. İlk isim bildirildiğinde, Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Abdullah Öz bana bildiriyor. ‘Yarın grup toplantısında Cumhurbaşkanımız Muğla’nın adayını İskender Gencer’i açıklayacak. Yarın saat 11:00’da burada olun’ diyor. Beni aradığında saat öğleden sonra 3. Bir gün sonraki 11’i kast ediyor. Arada 24 saat bile yok. Ben de İskender Bey’i arıyorum. İskender Bey Datça’da olduğunu söylüyor. Kendisine ‘hayırlı olsun başkanım’ diye hitap ediyorum. O da bana ‘Hayırdır’ diyor. Ben de kendisine ‘Büyükşehir Belediye Başkan adayımız oldunuz’ diyorum. ‘Hemen gelin Ankara’ya gideceğiz’ diyorum. O da bana bunu sürprizle karşıladığını, hazır olmadığını, istemediği gibi şeyler söylüyor. Ben de kendisine daha önce sorduğumda ‘Menteşe’ye hayır ama büyükşehire hayır demem’ dediğini hatırlatıyorum. Kendisi bana ‘O zaman il müdürü değildim’ diyor. Ben de ‘Onu hallederiz sorun olmaz’ diyorum. İl müdürlüğünden alınırsınız diyorum. Bunu esprili bir şekilde söylüyorum ve kendisini hemen partiye beklediğimi iletiyorum. Telefonumu kapatıp iki vekilimi arıyorum. İki vekilimi de partiye acil olarak çağırıyorum. Kendilerine durumu izah ediyorum. O arada Abdurrahman Bey bana geri dönüyor; ‘Yarın buradasınız değil mi?’ diye soruyor. Ben de; ‘İskender Bey biraz nazlandı ama sorun yok şimdi partiye geliyor dönüş yapacağız’ diyorum. Abdurrahman Bey diğer illerde bir sürü aday var. Form dolduruyor. Birçok kişi kendisi aday oluyor. Abdurrahman Bey İskender Gencer’in kendisinin aday olmadığını bilmiyor. Bana telefonda ‘Nasıl nazlanıyor, kendisi aday olmadı mı?’ diyor. Ben de ‘Hayır o aday olmadı. Bizde aday yok. Biz onu aday olarak gösterdik’ diyorum. O da ‘o zaman şunun telefonunu ver bakayım bana, bir de ben görüşeyim’ diyor. Ben de telefonunu veriyorum. Kendisi İskender Bey’i arıyor. İskender Bey olayın şoku içerisinde yolda. Arayanın da kim olduğunu bilmiyor. Biraz ağır konuşuyor arayana karşı. ‘Kime sordunuz da aradınız. Ben Datça’dayım. Saat olmuş 16:00. Beni acil Ankara’ya çağırıyorsunuz, sordunuz mu kardeşim’ gibi Abdurrahman Bey’e biraz atarlı konuşunca Abdurrahman Bey de ‘Bizim müjde verdiklerimiz sevinç çığlıkları atıyor. Sen kime fırça atıyorsun. Kapat şu telefonu’ diyor. Ondan sonra Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcımıza, yani Özhaseki’ye ‘Muğla adayı istemiyor’ diyor. Şimdi bunu söylediğinden bizim haberimiz yok. Biz burada merkezde İskender Beyi bekliyoruz. Yarın açıklanacak ya, ikinci adayımız da olmadığı için, bakın bunun benzeri Çorum’da oluyor. İlk 20 arasında Çorum’un adayı belli, o zaman ki il başkanı. Aday olması beklenen il başkanında son anda arıza çıkıyor, onu çiziyorlar ikinci bir adayı çıkarıyorlar o gün. Ama biz de ikinci bir isim yok. İskender beyi tek vermişim. Dolayısıyla ikinci bir isim olmadığı için ‘Muğla’yı daha sonra belirleriz, onun yerine bir başka şehri ekleyelim’ deniliyor. Muş’u ekliyorlar. Hatta o gün televizyonlarda görsel olarak hazırlandığı için Muğla’nın haritası gösterildi ama Muş’un adayı çıktı. Bunu dahi göremeyenler farklı senaryolar kuruyorlar kafalarında. Onları Allah’a havale ediyorum. Kim bunu çarpıtıyorsa, yalan konuşuyorsa Allaha havale ediyorum.
Araya girip bir tespit yapmak istiyorum. Bunlar kamuoyunun belki de partililerin bile bilmediği konular, bunları ilk kez duyuyoruz. Peki sonra ne oldu? Geri dönüş hikâyesi bu süreçte mi gerçekleşti?
Sonra İskender Bey partiye geliyor. İki vekilimizle birlikte konuşuyoruz İskender Bey ile. İskender Bey’in aklında maddi sıkıntı var. Ben bunu sezdiğim için de Hasan Özyer Bey’i arıyorum. Diyorum ki ‘Hasan Abi beni yapma İskender’i yap diye bana baskı yapıyordun. İskender Bey’in ismini verdik ama İskender Bey biraz çekingen davranıyor. Sen sıkıntısını tahmin ediyorsundur. Lütfen arayıp gereğini yap’ diyorum. Hasan Abi de arıyor. Diyor ki ‘Seçimden korkma’ diyor. İskender Bey buraya rahatlamış bir şekilde geliyor. ‘Tamam, hadi gidiyoruz’ diyor. İskender Bey; ‘Bana müsade edin. Ben karayolu ile gideyim. İzmir’den çocuklarımı yanıma alayım. Bu tarihi günde çocuklarım yanımda olsun’ diyor. Biz biraz ısrar ediyoruz uçakla gidelim hep beraber diye. ‘Hayır’ diyor İskender Bey, ‘ben arabayla geleyim’ diyor. ‘Peki’ diyoruz. İki milletvekili ve ben uçağa biniyoruz. Uçakta telefonlarımız kapalı. Ankara’ya indiğimizde beni birçok numaranın aradığını görüyorum. 312’li hatlardan bir tanesine geri dönüyorum. O anda aynı arabanın içinde Yelda Hanım ve Yavuz Bey var. Biz vardığımızda gece 23:30’du. Bazı telefonları arıyorum. Saat itibariyle açılmıyor. Yelda Hanımı oteline bırakıyoruz. Yavuz Abi ile birlikte Yavuz Abi’nin kalacağı yere giderken ben bir numaraya ulaşıyorum. Mahir Ünal Bey’in özel kalemi çıkıyor bu numara. Diyorum ki; ‘Beni aramışsınız ben Muğla il başkanı’. Bana ‘Başkanım Muğla yarın açıklanacak illerin arasından çıkartıldı. Sizin gelmenize gerek yok yarın için’ deniliyor.
Geri dönüş hikayesi bu mu?
Evet. Ben de diyorum ki ‘Biz zaten geldik, neden çıkartıldık’ diyorum. ‘Efendim ben detaylarını bilmiyorum. Sadece size bunu tebliğ etmem üzere görevlendirildim’ diyor. O saatte Yavuz Bey de şahittir, ‘ne yapacağız’ dedik. Neden çıkartıldığımız anlamayarak sağı solu arıyoruz. Saat itibariyle kimseye de ulaşamıyoruz. Ben de ‘bunu İskender Bey ile paylaşalım adam yolda geliyor. Yarın geldiğinde ne diyeceğiz’ diyerek İskender Bey’i aradım, ‘nerdesin abi’ dedim. ‘Afyon civarındayım’ dedi. ‘Abi yarın açıklanacak olan illerin arasından çıkartıldık ve gerekçesini şu an bilmiyorum’ dedim. O da direk bana, ‘O zaman ben geri döneyim’ dedi. ‘Abi sen bilirsin’ dedim. ‘İstersen gel, yarın biz buradayız. Beraber döneriz gerekirse. Çok yaklaşmadıysan eğer geri de dönebilirsin’ dedim. ‘Ben geri döneyim o zaman’ dedi. Ardından ‘Konunun ne olduğunu bilmiyorum. Yarın öğreneceğim. Paylaşacağım seninle’ dedim. İskender ey oradan geri döndü.
Geri çevirme, döndürme hikâyesi bu. Sonra biz ertesi gün, kime sorsak net bilgi vermiyor. En son Sayın Özhaseki’nin toplantı yapacağı odanın kapısına dikildim. Özhaseki, grup halinde gelirken ‘Efendim sizinle 5 dakika görüşmem gerekiyor’ diyerek başka bir odaya geçtik. Kendisine ‘Efendim biz neden çıkartıldık’ diye sordum. Şimdi takdir edersiniz ki birçok şeyler konuşuyor. Mesela Çorum o gece 3 kez değişti. Birinci aday için bir takım belgeler verilmiş, ikinci aday içinde başka şeyler söylenmiş, en son üçüncü adayda karar kılınmış. Şimdi bizim de birinci adayımız var, ikinci adayımız yok. Bu nedenle programdan çıkartılmış. Gerekçesini bilmiyoruz, insanın aklına binbir türlü hal geliyor. ‘Feto’sü geliyor, başka bir şey geliyor, birisi bir dosya mı vermiş, bir şey mi çıkmış’ diye. Bilmiyoruz. Dolayısıyla ‘illa da bu olacaktır, nasıl yapmazsınız’ deme lüksümüz yok. Ne olduğunu bilmiyoruz çünkü. Ben Sayın Özhaseki’ye diyorum ki; ‘Efendim ne olduğunu benimle paylaşın, Muğla’ya döndüğümde insanlar benden cevap bekleyecekler.’ Sayın Özhaseki de, ‘Bizde bir sıkıntı yok kardeşim, sizin adayınız istememiş’. ‘Hayır efendim, nasıl istememiş geliyordu yoldan geri çevirmek zorunda kaldık’ dedim. ‘O zaman bir yanlış anlaşılma varsa sorun yok. Bir daha ki 20 açıklanırken orada açıklanır’ dedi. Ben o sevinçle İskender Bey’i aradım. Dedim ki ‘Abi adam seni aramış. Ona söylediğin sözlerden dolayı gelmeyecek diye bizi çıkarmışlar. Bir sorun yok. Yola devam ediyoruz’ diyorum. Yani bu geri çevirme olayı bu. Daha sonra Muğla ve Aydın MHP ile yapılan görüşmelerde bazı illerde biliyorsunuz biz aday çıkarmadık, bazı illerde MHP çıkarmadı. Bu iki ilin MHP’ye verilmesi gündemde olmuş. Hatta bu çok kuvvetli bir şekilde dile getirilmiş karar aşamasındayken, ben Sayın Cumhurbaşkanımızla tekrar görüştüm. ‘Biz Muğla’yı istiyoruz’ dedim. Gerekçelerini burada söylemeyeyim, birçok şeyi sıraladım. Onun sonucunda Cumhurbaşkanım ‘Henüz herşey bitmiş değil. Bekle bakalım’ dedi. Bize tekrar ‘İskender Bey’i alın gelin’ dediler. Bunu dediklerinde 1 Aralık tarihi geçmişti. İskender Bey de istifa etmemişti. İskender Bey’in de istifa ettirilmemesi çok ilginçtir. Ben o gün son ana kadar ki sayın valim şahittir. Son ana kadar genel merkezden ‘İskender Bey istifa etsin mi efendim’ diye cevap bekledim. Saat 14:30 gibi bana geri döndüler. ‘Hayır istifa etmesine gerek yok’ dediler. Çünkü o ana kadar kesin gözüyle bakılıyordu MHP’ye Muğla’nın verilmesi. Sonra biz değiştirilince İskender Bey istifa etmediği için aday gösterilemedi. Hatta o konuda çok ciddi bir araştırma yaptı genel merkez. Avukatlar, bizde çok bastırdık. ‘Emekli olmuş birisi sonradan bu göreve geldi. Tam bir devlet memuru sayılmıyor olabilir mi?’ diye hukuken baktılar. Olmadığını görerek bana ‘Yeni bir aday bul’ dediler.
Siz yeniden aday arayışına girdiniz, kime gittiniz?
O noktada ben Bülent Bey’e gittim. Üçüncü sırada Bülent Bey olduğu için. Teşkilatımın bana verdiği sıralamaya aynen uydum. Üçüne de gittim. Bülent Bey’in de farklı talepleri oldu. Farklı şartları oldu. Bırakın şartları genel merkez şart kabul etmez. Sizi hem aday gösterecek, hem de şart sunacaksınız. Böyle birşey yok. Öyle bir disiplin yok bizde. O da olmayınca benden ‘En az 3 kişinin CV’sini getirin’ dediler. Ben de o anda yürütme kurulu üyesi olan iki arkadaşımın CV’sini genel merkeze götürdüm. Mehmet Nil Hıdır’ı da Marmaris’in adayı olarak götürdüm. Çünkü Serkan Bey’de aday değildi Marmaris’te. Niyeti yoktu. Ben 3 CV verince Marmaris ve Muğla belirlenmemişti. Diğerleri belirlenmişti. CV’lere de bakınca Mehmet Bey’in daha önce milletvekilliği yapmış olması, il başkanlığı yapmış olması, ‘Onu ilçede değil ilde değerlendirelim. Sen Marmaris’e başka bir aday bul’ dediler. Çünkü benim önerdiğim arkadaşlar büyükşehir belediye başkan adaylığında Mehmet Beyle kıyaslandığında ‘Mehmet Bey ilçeye, bu arkadaşlar ile olmaz’ dediler. Bunda da yalnız değilim, yanımda iki vekilim şahittir. Bütün bu konuşmalarda üçlü gitmişiz çünkü. Orada Sayın Özhaseki “Hayır büyükşehire bence Mehmet Nilhıdır’ı aday gösterelim. Siz Marmaris’e başka aday bulun” dendi, biz de dönüp Serkan Bey’i aday olarak Marmaris’te razı ettik. Büyükşehirde de Mehmet Nil Hıdır’ı aday göstermek zorunda kaldık.
Söyleşi çok uzadı. Eğer yeniden aday gösterilir ya da il başkanı olarak görevinize devam ederseniz, yüksek hedefinizde ne var?
Benim Muğla’ya yapabileceğim en büyük hizmet bu kente Ak Parti belediyeciliğini getirmek. Hangi hizmeti yapmaya çalışırsanız çalışın, bir ayağınız topal kalıyor. Yurt yapıyorsunuz, adamlar kanalizasyonunu yapmıyorlar. Yapamıyorlar. Hastane yapıyorsunuz gene aynı şekilde. TOKİ getiriyorsunuz aynı. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin hastane ya da TOKİ yapımında bir belediye size bu kadar engel çıkartmaz. Ama Muğla’da öyle değil. Bakanlıktan zorla yatırım kararı çıkartıyorsunuz. ‘Efendim herşey iyi güzel, Allah razı olsun da bir de şuraya bir arıtma tesisi yapın’. Neden? Şehrin göbeğinde yaptığınız yurdun arıtma tesisini bakanlık niçin yapsın. Paket arıtma bir de, maliyetli. Bir 50-100 metrelik boruyla kanalizasyona bağlanacak bir yerde paket arıtma masrafı çıkarıyorsunuz. Şimdi KYK aynı paraya Artvin’de, Trabzon’da, Kayseri’de yurt yaparken, Muğla’da daha yüksek maliyetlerle yurt yapmak zorunda kalıyor. Biz bir de bu konuda ikna etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü büyükşehir kanalizasyonu yapmamakta direniyor.
Şu yanlış anlaşılmasın. Geçenlerde Fethiye’de arıtma tesisi için Turizm Bakanlığı ile beraber anlaşma imzalandı. O tesisi Turizm Bakanlığı yapıyor. Bodrum’da da öyle. Özellikle turistik kentlerde ‘aman dünyaya rezil olmayalım’ diye belediyenin yapamadığını bakanlıklar yapıyor. Böyle bir talep olduktan sonra ‘siz muhalefet partisindesiniz, yapmayız’ demiyoruz. Fakat Muğla merkez başta olmak üzere bir defansla karşılaşıyoruz. Benim isteğim Muğla’da büyükşehire bu hizmeti getirebilmek. Benim siyaseten hedefim bu.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Son olarak şunu söylemek isterim. Ben bu güne kadar hiçbir göreve talip olmadım. Kendimce ilçe başkanıyken söylediğim bir söz var. Onu ben kendime şiar edindim. Bunun da tüm Ak Parti teşkilatlarına yerleşmesini arzularım. O söz şudur; ‘Teşkilatçı makam talep etmeyen, görev reddetmeyendir.’ Ben hiçbir zaman bir makam talebinde bulunmadım. Ne ilçe başkanlığımda ne il başkanlığımda, ne de bundan sonra. Bakın söz veriyorum. Hiçbir zaman beni şu yapın, bu yapın, şu makama getirin diye kimseden bir talebim olmadı, olmayacak. Ha bana da ‘Şu görevi yap Kadem’ dedikleri zamanda hiçbir mazeret de uydurmam. Onu da en iyi şekilde yapmaya çalışırım. Şu anda bana üç dönem ilçe başkanlığı yaptırdı bu teşkilat, yaptım. İlçe başkanlığı yaptıktan sonra Nihat Beyin adaylığında o zamanki vekilimiz Nihat Öztürk bana ‘SKM başkanlığı yapar mısın’ dedi Marmaris’te. Vay efendim ben daha önceden ilçe başkanlığı yaptım, niye şimdi SKM başkanlığı yapayım?’ demedim. Nihat Bey’in vekil olduğu dönemde SKM başkanlığı yaptım. Sonra yine Ankara’dan çağırdılar. İl başkanlığını tevdi ettiler, ona da ‘amenna’ dedim. Yarın ‘Kadem sen sandık kurulu üyeliği yapacaksın’ desinler. İkiletirsem teşkilatçı değilim.
Sayın Başkan söyleşi için teşekkürler…
***
Kopyalanamaz, izinsiz kullanılamaz.
MKG/Nejat Altınsoy Ekim 2020