Bodrum Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Niyazi Atare, bir yol açma işlemi için rüşvet istediği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında suçüstü yakalanarak tutuklanmıştı. Yerel ve ulusal basındaki haberlerde Atare’nin göz altına alınmasının ardından gece boyunca evinde arama yapıldığı ancak telefon şifresini vermediği, siber suçlar biriminin devreye girdiği bilgileri yer almıştı. Atare’nin ardından yine parti üyesi İbrahim Çırakoğlu’da tutuklanmıştı. Muğla İl Emniyet Müdürü Süleyman Karadeniz, dün il genelinde basın mensupları ile bir araya geldiği tanışma toplantısında ilin güvenliğine yönelik açıklamalarda bulundu. Açıklamalardan birisi de Bodrum’daki rüşvet soruşturmasına yönelikti.
Emniyet Müdürü; “Yeni Gelişmeler Olabilir”
Basın toplantısında gazetecilerin Bodrum’da yürütülen rüşvet soruşturmasıyla ilgili sorusunu yanıtlayan Karadeniz, sürecin devam ettiğini belirterek; “Bu operasyonda önemli gelişmeler var. Şüphelilerin dijital verileri üzerinde inceleme yapılıyor. Sonuçlara göre yeni gelişmeler yaşanabilir” dedi.
Bu Açıklama Ne anlama Geliyor?
Karadeniz’in “sonuçlara göre yeni gelişmeler yaşanabilir” ifadesi soruşturmanın yalnızca mevcut tutuklamalarla sınırlı kalmayabileceğine işaret ediyor. Dijital materyaller üzerinde yürütülen inceleme yeni isimlere, yeni ilişkiler ağına ya da başka işlemlere dair veriler ortaya çıkarırsa; soruşturmanın genişletilmesiyle yeni gözaltılar, hatta yeni tutuklamalar gündeme gelebilir. Kısacası, Bodrum’daki rüşvet soruşturması henüz kapanmış değil, aksine dijital delillerle birlikte daha da genişleyebilecek bir sürece doğru ilerleyebilir. Soruşturmanın genişleme ihtimali bir kişinin değil, bir yapının, hatta bir yönetim kültürünün sorgulanmasına kapı aralayabilir. Sürecin nasıl ilerleyeceğini bekleyip göreceğiz.
CHP’nin Güven Temeli
CHP’nin yerelde toplumdan aldığı güvenin temelinde; “Kentler yolsuzluklardan, talandan, kurtarılacak; dürüst, halkçı ve akılcı yönetimin etkilerinin kentin her köşesinde görüleceği ve hissedileceği… Temiz siyaset, dürüst ve şeffaf yönetim ile hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde yolsuzlukların, eş, dost, ahbap kayırmanın hesabının sorulması; hiçbir şekilde yolsuzlukların üstünün örtülmemesi” iddiası var.
Bir çok seçim bildirgesinde; “Halk adına ve kamu yararına görev yapan belediye başkanı ve diğer yerel yönetim görevlilerinin kendileri ve yakınlarına her türlü çıkar sağlayabilecek görev ilişkisine girmelerinin engellenmesi, yolsuzluklarla etkin mücadele için kamuda şeffaflaşmayı sağlamak, kamu yönetiminde rüşvet ve suistimal suçu işleyenlerin süratle yargılanıp cezalandırılmalarını sağlamak, rüşvet ve yolsuzluk suçlarının cezasını artıracak, bu suçlarda zaman aşımını kaldırmak” gibi ifadelere yer verilmişti. Eğer bu soruşturmadan yeni isimler, yeni bağlantılar veya belediye karar süreçlerine uzanan başka ilişkiler çıkarsa (!) sadece hukuki değil, siyasi sorumluluklarda masaya yatırılacaktır.
Kurumsal Refleks Nerede Devreye Girer?
Tam da bu noktada devreye girer. Çünkü mesele, yalnızca birkaç kişinin ya da belediye yönetimlerinin meselesi değil, il ve ilçe örgütlerinin siyasal ve etik anlayışının da sınanması meselesidir. CHP örgütlerinin bu süreçte olayı kişiselleştirerek savunmacı reflekslere değil, kurumsal şeffaflık ve sorumluluk alarak süreci yönetme iradesine, “Bizde olmaz” diyerek inkâr yerine, “olursa gereğini yaparız” diyebilecek netliğe ihtiyacı var. Çünkü siyasi geleneği güçlü olan örgütler, kriz anlarında duvar örmez; kapı açar.
Bir tespitle bitirelim. Muğla kamuoyu, masumiyet karinesi ve hukuka saygı konusundaki hassasiyetini sürdürürken, yalnızca “soruşturmanın sonucu ne olacak?” sorusuna bakmıyor. Asıl olarak ‘CHP kendi iç hukukunu, kendi etik değerlerini devreye sokacak mı?’ diye bakıyor. Bugün verilecek yanıt, yalnızca bu süreci değil; yarın sandıkta halk ile kurulacak güven ilişkisinin oranını da belirleyecektir.




