Ankara’da, adaletin terazisi, siyasetin terazisi açıklamaları sürerken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın CHP lideri Özgür Özel’e yaptığı ziyaret, bir nezaket jestinden daha fazlasıydı. Bu, muhalefetin yalnızlaştırılmasına karşı yapılmış gecikmiş bir dayanışma çağrısı, siyasi mühendislik karşısında ortak bir demokratik hat inşasının ilk adımı olarak kabul edilebilir. Zira ziyaretin ardından kurulan cümle netti: “Siyasi operasyonlara karşı yanınızdayız.” Bu söz, sıradan bir destek anlamının ötesinde. Çünkü bu ülkede “siyasi operasyon” demek, seçmen iradesinin bertaraf edilmesi; sandığın etkisizleştirilmesi anlamına geliyor. Bugün Antalya’da, Adana’da, Adıyaman’da yaşananlar bu nedenle halk iradesinin yok sayılması ve sandığın etkisizleştirilmesi olarak yorumlanıyor.
Ama bu kez fark var. Bu kez, iktidarın hedef tahtasına yerleşen CHP’nin yalnız olmadığını görüyoruz. Tülay Hatimoğulları’nın ziyareti, yalnızca göz altılara duyulan tepkiyle açıklanamaz. O ziyarette aslında Türkiye’nin merkez siyasetiyle yeniden temas kurulduğunu, uzun yıllardır bir araya gelemeyen muhalif iki partinin; laik merkez sol ile Kürt siyasal hareketinin yeniden kesiştiğine şahitlik ediyoruz.
CHP Lideri Özgür Özel’in “kayyım atamaları siyasidir” cümlesi ise sadece HDP döneminde beklenen ama gelmeyen bir desteğin ötesinde bir anlam taşıyor. Bu ziyareti; CHP’nin köklü devlet geleneğine dayalı mesafeli tutumunu aşarak, yerel demokrasi mücadelesine daha yakın durabileceğinin işareti olarak görüyoruz.
Dikkat edileceği gibi ziyaret sonrası CHP, “yerel yönetimlerde milli irade” vurgusunu yaparken; DEM Parti, “Kürt halkının iradesine kayyım gasplarını” hatırlatıyor. Ve bu iki ayrı cümlenin aynı masanın üzerinde birleştiğine tanık oluyoruz. İfade etmek gerekir, bu ziyaret iktidarın hesap edemediği senaryo olarak süreçteki yerini aldı. Muhalefetin “Yerel seçimde kaybettiklerini, yargı eliyle geri almakla” suçladığı iktidarın bu suçlamalara karşı kamuoyunu iknaya yönelik “Belediye başkanını değil, kurumu hedef alıyoruz” söylemi bu ziyaretle askıda kaldı. DEM Parti’nin CHP ziyareti, bu stratejinin beklenmedik bir yan etkisini gösterdi: “Muhalefet yalnız kalmıyor”…
AK Parti ve MHP ittifakı, uzun süredir CHP ile DEM Parti’yi yan yana getirmemeye çalıştı. “AK Parti ve MHP ittifakı, uzun süredir CHP ile DEM Parti’yi yan yana getirmemeye çalıştı. Birbirlerine siyasal tabu muamelesi yapılan bu iki parti, şimdi ilk kez aynı demokratik ilkeye tutunuyor: ‘Seçilmişlerin iradesine sahip çıkmak.”Bu, iktidarın siyasal mühendisliğine karşı kurumsal muhalefetin geliştirilmesi açısından bir kırılma anı olabilir.
Her ne kadar bu temas DEM Parti’nin klasik anlamda ittifak ortağı olacağı anlamına gelmese de; anayasa, özgürlükler, kayyım ve yerinden yönetim gibi başlıklarda muhalefetin ilkesel çerçevesini birlikte oluşturabilecekleri bir zemin sağlayabilir. Hatimoğulları’nın Özel’e uzattığı el, belki bir koalisyon protokolü değil; ama ortak kaygıların, ortak sorunların ve ortak hareket etmenin habercisi olabilir.
Aslına bakarsak bu buluşma, yalnızca muhalefet cephesinde değil, siyasetinin geneline yönelik yeni bir denkleme işaret ediyor. DEM Parti’nin CHP’ye yaptığı ziyaret, dikkat edilirse merkezi iktidarla devam eden barış sürecini dışlamıyor. Tam tersine siyasetin geniş tabanlı yürütülebileceğini ortaya koyuyor. Hatimoğulları’nın ziyareti, CHP’li belediyelere dönük operasyonlara duyulan kaygının ötesinde, DEM Parti’nin yalnız Kürt halkının değil, tüm yurttaşların özgürlük mücadelesinde pozisyon aldığını gösteriyor. Bu, sadece bir destek ziyareti değil, “biz de buradayız, demokrasinin ortaklarıyız” çıkışı olarak nitelendiriliyor.
Türkiye’nin demokratik geleceği bu tür ilişkilerle kurulabilir. Bu nedenle bu ziyaret sadece siyasi değil, tarihsel bir anlam taşıyor.
Gerek var mı bilinmez ama biz yine de bir hatırlatmayla bitirelim. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde HDP, Muğla Büyükşehir’de aday çıkarmamış, Behçet Saatcı’nın bağımsız adaylığı üzerinden CHP ile HDP arasında dolaylı bir iş birliği zemini doğmuştu. O dönemde ‘Muğla Devrimcileri’ imzasıyla yayımlanan ‘Kırmızı Bülten’ çağrısı da bu sürecin parçası olmuş, HDP seçmeninin önemli bir kısmı tercihini CHP’den yana kullanmıştı.