CHP’de Belediye Başkanlarına “Karışmayın” Talimatı Ne Anlatıyor?

8

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nden belediye başkanlarına gönderildiği iddia edilen “Delege seçimlerine ve ilçe başkanlığı seçimlerine karışmayın” talimatı, kulağa ilk anda sadece basit bir uyarı gibi gelebilir. Ancak bu cümle, CHP’nin özellikle son yıllarda örgütsel zemininden ne kadar uzaklaştığını ve yeniden o zemine dönmek için çaba sarf ettiğine işaret ediyor olabilir.
Henüz bu talimat bir genelgeyle mi yoksa sözlü bir uyarıyla mı iletildi, bilmiyoruz. Ancak Ankara’dan taşraya yayılan “karışmayın” kararı örgütleri belediyenin arka bahçesi olmaktan kurtaracağı gibi, belediye başkanlarının örgüt üzerindeki tahakkümünden de kurtaracak bir fırsat yaratabilir. Ötesinde yıllardır tartışılan örgüt-yerel yönetim ilişkisinde tabandan tavana örgütlenme modeli yeniden inşa edilebilir.
Başta partililer olmak üzere parti gözlemcilerinin, yıllardır CHP’de delegelerinin, il-ilçe başkanlarının büyük oranda belediye başkanları tarafından şekillendirildiği yönündeki değerlendirmeleri sır değil. Hatta birçok yerde, belediye başkanlarının örgütün üzerine ‘ağabey’ gibi çöktüğü, ilçe örgütlerini ya da delegeleri kendi siyasal bekası için dizayn etmeye çalıştığı bir düzen alışıldık hale geldi.
Bu düzenin sürdürülebilir olmadığı, CHP’nin kendi tabanından dahi sıkça duyulan bir şikâyete dönüşmüştü. Dolayısıyla “karışmayın” talimatı, sadece bir uyarı değil; örgütü, belediyenin gölgesinden çıkarma iddiasının ilk adımı olarak okunabilir.
Şimdi dikkatler doğal olarak başka bir aktöre çevriliyor: İlçe başkanlarına… Gözlemlerimiz ve saha deneyimimiz gösteriyor ki; belediye başkanlarının aksine, ilçe başkanları bu sürece daha doğrudan ve doğal yollarla dahil olabiliyor. Çoğu zaman kendileri ve ekiplerinin devamlılığı için örgüt içi dengelerde pozisyon alıyorlar. Ancak yine de bu müdahale, belediye başkanlarının yaptığı gibi dikey değil; yatay bir müdahale sayılır. Bir anlamda, örgütle birlikte şekillenen ve yine örgütle birlikte evrilen bir süreç…
Ancak asıl soru şu: Peki ya milletvekilleri? “Karışmayın” talimatı onlar içinde geçerli mi? Genel merkezin bu konuda henüz açık bir tutum sergileyip sergilemediği belli değil. Oysa müdahaleci anlayış sadece yerelde değil, genel merkez düzeyinde de kendini gösterebilir. Vekillerin, sahadaki delegelere, ilçe örgütlerine ya da hatta aday adaylarına müdahil olması, yıllardır süregelen siyasetin başka bir versiyonu (sürüm) değil mi? Eğer gerçekten parti içi demokrasi inşa edilmek isteniyorsa, milletvekilleri için de aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekmez mi?
CHP, uzun bir aradan sonra bu kadar belirgin şekilde bir değişiklik sinyali veriyor. Genel merkez, “örgüt kendi iradesiyle delegesini ve yöneticisini belirlesin” diyor. Bu söylem eyleme dökülürse, parti içinde yıllardır talep edilen ön seçim, sadece bir seçim yöntemi değil bir demokratikleşme pratiği haline gelebilir.
Elbette bu çabanın arkasında güçlü bir siyasi irade olup olmadığını, ‘karışmayın’ kararına ne kadar uyulup uyulmadığın zaman gösterecek. Yıllardır CHP’yi takip eden, ötesinde siyaseti yazan-çizen bir gazeteci olarak örgütü gerçek anlamda ayağa kaldıracak şey; sadece belediye başkanlarını sürecin dışına çıkarmak değil; aynı zamanda milletvekillerini, danışman kadroları, yüksek siyaset kuşağında yer alan tüm yerel ve ulusal aktörleri de belirli bir mesafede tutabilmek olacaktır.
Sözü; Mehmet Teoman’a, bestesi; Cenk Taşkan’a ait Nükhet Duru klasiklerinden biri olan, “Beni Benimle Bırak” şarkısında olduğu gibi; “Örgütü, örgüte bırakmak gerek”.
Bir tespitle sonlayalım. CHP’de “karışmayın” talimatı, eğer samimi bir dönüşüm arayışının ürünü ise, sadece örgütün değil partinin siyasal geleceğinin de kurtuluş reçetesi olabilir. Bu çağrının, sadece kulislerde dolaşan bir söz olarak kalmaması, genel merkezin örgütle gerçek anlamda yüzleşmesiyle mümkün olacaktır.
Bu talimatla uzun bir aranın ardından örgüt kendi delegesini ve yöneticisini kendisi seçecek. Yönünü belediye başkanlarının gölgesi değil, örgütün gücü belirleyecek.

 

Haberi Paylaş