CHP, yargı gölgesinde yeni bir eşiğe mi gidiyor?

10

Cuma gününden devam edelim ve bir tespitle başlayalım. CHP’de yaşanan sürecin yarattığı gerilimli atmosferden CHP seçmeni kaygı duysa da saha gözlemleri; seküler ve şehirli CHP seçmeninin bu tür iç krizlere bağışıklık kazandığını, esas odak noktasının iktidar partisi olduğu gerçeğini koruduğunu gösteriyor.
Ancak bir önceki yazıda ifade ettiğimiz gibi CHP kurultayının iptal edilmesi gibi bir gelişme şüphesiz parti içinde ciddi bir bölünmeyi tetikleyeceği gibi CHP’ye oy veren seçmeni de etkileyecek, belki de iki ayağını bir pabuca sokacaktır.
Böyle bir senaryoda yeniden genel başkan olması beklenen Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyi seçime götürmesi durumunda mevcut yönetim Özgür Özel ve ekibi ne yapar?
CHP çatısı dışında yeni bir yol arayışına girer mi?
Bekleyip göreceğiz.
Böyle bir denklemde iki kritik rol ortaya çıkar.
İlki, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı, ikincisi ise Mansur Yavaş’ın tutumu. Mansur Yavaş, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olur mu?
Yoksa bağımsız bir figür olarak mı sahneye çıkar?
An itibariyle bu sorunun yanıtını bilme şansı yok.
Ama bilinen; Mansur Yavaş’ın olası tarafsız ya da bağımsız duruşunun, muhalefetin parçalanmasına yol açabileceği, ötesinde iktidar için yeni bir manevra alanı yaratabileceği…
İşte bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden şekillendirmeyi arzuladığı seçim sistemine dikkat çekmek gerekiyor.
CHP’de yaşanan dağınıklık, Erdoğan’ın “tek isimli, tek turlu çoğunluk sistemi”ni gündeme getirmesi için bir fırsat yaratabilir. Bilindiği gibi bu model, geniş koalisyonlara duyulan ihtiyacı azaltarak sağ ve sol bloklar arasında doğrudan rekabeti teşvik ederken, küçük partilerin sistem üzerindeki etkisini alt seviyede tutmayı hedefliyor.
İsmet İnönü’den Bülent Ecevit’e, Deniz Baykal’dan Hikmet Çetin’e ve Altan Öymen’e, yine Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na, Kılıçdaroğlu’ndan Özgür Özel’e Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel olarak iç tartışmalar yaşamış bir parti. Ancak CHP bu gün ilk kez yargı süreçlerinin doğrudan şekillendirebileceği bir siyasi tabloyla karşı karşıya. Bu durum, yalnızca bir liderlik değişimi ya da yönetim tartışmasıyla sınırlı değil. Partinin kurumsal sürekliliği ve toplumsal meşruiyeti açısından daha derin bir sınav niteliği taşıyor.
2024 yerel seçimlerinde elde ettiği başarıyla Türkiye genelinde birinci parti konumuna yükselen CHP, uzun süredir ilk kez iktidar perspektifini bu denli güçlü biçimde gündemine almıştı. Ancak bu gücü beslemesi beklenen iç bütünlük, yerini parti içi hizipçiliğe ve kurultay üzerinden yürüyen eski-yeni aktörler rekabetine bırakmış görünüyor.
Ne var ki bu iç gerilimler, partiyi toplumsal taleplerle daha güçlü bağ kurmak yerine, kurumsal enerjisini içe döndürme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. CHP’li eski siyasetçiler eliyle kurultay üzerinden yeniden şekillenen parti içi rekabet CHP’ye kan kaybettiriyor.
Toparlayalım.
Evet CHP, tarihi bir eşikte bulunuyor. Yargı süreci, parti içi dinamikleri altüst edebilir ve partinin geleceğini yeniden şekillendirebilir. Siyasi gelecek yeniden yazılıyor. Ancak bu kez sandıkta değil, mahkeme kararlarıyla…
Şair Yusuf Hayaloğlu’nun ‘Başım Belada’ şiirinde; “Nerden baksan tutarsızlık, Nerden baksan ahmakça” sözüne selam göndererek bitirelim.

Haberi Paylaş