Bodrum Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Niyazi Atare’nin, Mumcular bölgesinde bir yol açma işlemi için 1 milyon TL rüşvet talep ettiği iddiasıyla suçüstü yakalanması, kimsenin görmezden gelemeyeceği türden bir gelişme. Üstelik bu olayın, Atare’nin yalnızca iki gün önce “ailevi ve sağlık sorunları” gerekçesiyle koordinatörlük görevinden istifa etmiş olmasının hemen ardından yaşanmış olması, konuyu basit bir hukuk süreci olmaktan çıkarıp siyasal bir değerlendirme ihtiyacına dönüştürüyor. CHP İl başkanlığının Niyazi Atare ve parti üyesi İbrahim Çırakoğlu’na yönelik kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk etmesini siyasal değerlendirmenin sonucu olarak kabul etmek gerekiyor.
Haksız Menfaat Sağlanmamış 
Niyazi Atare’nin avukatları ilgili suçlamaları ‘çelişkili ve temelsiz’ olarak nitelendirirdi. Dosyada yer alan belgelerin rüşvet değil, belediye işlemleriyle ilgisiz evraklar olduğu, Atare’nin hiçbir şekilde haksız menfaat sağlamadığı öne sürüldü. Atare’nin evinde yapılan aramada ele geçirilen paraların Cumhuriyet Balosu için toplanan para olduğu ifade edildi. Rüşvet Sonuçta Atare’nin suçu kabul etmediği yerel ve ulusal basın haberlerinde yer aldı. Avukatlar bu süreçte masumiyet karinesine özen gösterilmesini istedi. Masumiyet karinesi elbette saygı duyulmalı, ancak siyaset yapan bir kişinin özel yaşamında dikkatli davranması, siyaset-ticaret ilişkisine daha fazla özen göstermesi gerekir. Bir siyasetçinin rüşvet suçlamasıyla gözaltına alınması, savcılık soruşturmasının ardından tutuklanması dünyanın her yerinde haberdir.
Bodrum’un “Siyasal Güç Merkezine” Dönüşmesi
Bodrum, dönem itibariyle CHP’nin siyasal güç merkezi konumunda. CHP Bodrum’a aynı zaman diliminde (!) yalnızca belediye vermedi; siyasal güç ve temsil alanı da verdi. CHP, Bodrum’a büyükşehir belediye başkanlığı, milletvekilliği, parti meclisi üyeliği, yüksek disiplin kurulu üyeliği ve yedi büyükşehir belediye meclisi üyeliği verdi. Merkez siyasete olan ihtiyaç hissedilmeseydi il başkanlığı da Bodrum’a gidecekti. Bu kadar siyasal gücün ve pozisyonun sahibi olan Bodrum’un ve Bodrumlu siyasetçilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Gücü kullanma biçimindeki milimetrik sapma, önce meşruiyeti, sonra toplumsal güveni aşındırır.
Bu Bir Uyarı
Siyasette asıl başarı, gücü nasıl aldığınızla değil, nasıl kullandığınızla ortaya çıkar. Rüşvet iddiasıyla tutuklanan Bodrum Belediyesi Meclis Üyesi Niyazi Atare’nin ve İbrahim Çırakoğlu’nun kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesiyle iş bitmiyor. Bodrum’daki bu son olay bir kırılma değil, bir uyarıdır. CHP ister bu uyarıyı ciddiye alır ve yerel yönetim pratiğini yeniden inşa eder; ister göz ardı eder.
Bu Kültür Dönüşecek mi?
Bugün CHP, Bodrum örneğinde yalnızca bir kişisel suistimal vakasıyla değil, bütün bir siyasal kültür sorusuyla karşı karşıyadır: Adaylar nasıl seçiliyor?, Denetim mekanizmaları nasıl çalışıyor?, Yerel siyasette güç, kimlerin eline ve nasıl geçiyor?, kamu yararı mı, dar çevre ilişkileri mi belirleyici oluyor? Bu sorulara dürüst bir yanıt verilmeden, kongrelerde birliğin, sahada moralin, meydanlarda umudun sürdürülebilirliği yoktur. Bodrum CHP’de uyarı çanı çaldı. Gücü veren parti denetlenmeyi de üstlenmeli.
Genel Merkez Taşrayı Unutmamalı
Genel Merkez’in birinci önceliğinin partiye yönelik hukuk dışı uygulamalar ve Ekrem İmamoğlu olduğu açık. Buna kimsenin itirazı yok. Ancak kongre sürecinde yaşananlar örgüt içindeki güç rekabetinin kontrolden çıktığını gösterdi. Yaşananları parti içi demokrasiden saymak mümkün değil. Hak, hukuk, adalet sadece Ankara’ya, İstanbul’a değil, Bodrum’a, Menteşe’ye, Muğla’ya da lazım.
				
		



