Bakanlık “ÇED Olumlu” dedi

7

Muğla’nın iki mahallesi arasında sıkışmış bir proje var: Bayır ve Deştin’in kıyısına kurulmak istenen çimento fabrikası. Daha önce yargının “dur” dediği proje, şimdi yeniden “olur” aldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, iptal edilmiş çevresel etki değerlendirmesini (ÇED) bir kez daha olumlu buldu. Oysa sadece kağıt üzerinde değil, mahkeme kayıtlarında da bir geçmişi olan bu proje, bölge halkının hafızasında bir türlü silinmeyen endişeleri barındırıyor. Usule uygun, mevzuata dayalı bakanlık duyurusunda; “2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında ve ilgili yönetmeliklere göre, halkın görüşleri dikkate alınarak karar verilmiştir” deniliyor.
Bölge halkının tepkileri, düzenlenen forumlar, protestolar, dava dosyaları ve iptal edilen imar planlarına ne oldu? Buhar olup uçtu mu? İfade edelim, bu hatırlatmayı kamu yararı ve idari tutarlılık açısından yapıyoruz.
İşin hukuki cephesinin hâlâ açık olduğunu görmek için, hukukçu olmaya gerek yok.
Muğla Büyükşehir Belediyesi ile Menteşe ve Yatağan Belediye meclisleri söz konusu alandaki imar planlarını iptal etmişti. Ardından Muğla Valiliği, bu iptalin yürütmesinin durdurulması için dava açtı. Bilindiği kadarıyla aynı gerekçeyle çimento firması da dava açtı. Yargı süreci devam ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yeni bir ÇED kararı geldi.
Muğla kamuoyu, henüz sonuçlanmamış bir davanın ortasında bakanlık kararının aceleciliğine anlam vermekte zorlandı. Zira çevreci gruplar, köylüler ve Muğla kamuoyunun hafızasında bu proje; yalnızca ‘fabrika kurulum planı’ değil aynı zamanda çevre politikaları sınavı olarak görülüyor. Yerel yönetimler ile merkezi idare arasındaki yetki çatışması da cabası. Ancak en önemlisi halkın karar alma süreçlerine ne ölçüde dahil edildiği test ediliyor.
İşte bu noktada bakanlık duyurusuna göz atmak gerekiyor. Zira duyuruda, ‘halkın görüşleri dikkate alındı’ deniyor. Oysa çevreci grupların, yöre halkının yıllardır dillendirdiği kaygılar, bu yeni kararda etkili olamamış gibi görünüyor.
İş dünyası açısından bakıldığında, yatırım yapma özgürlüğü ve üretim hakkı elbette ki önemli. Yatırımcının önünü açmak, bürokrasiyi sadeleştirmek, özel sektörün yükünü hafifletmek merkezi idarenin görevleri arasında. Ancak bu liberal ekonomi ilkeleri, halkın görüşlerini ve kamu denetimini tamamen devre dışı bırakmak anlamına gelmemeli. Bu bağlamda, yalnızca yatırımcıyı merkeze alan yaklaşımlar yerine, dengelenmiş politikaların tercih edilmesi gerekli.
Dün kaleme aldığımız, ‘Dikmen Kapısı’ başlıklı yazıda, “Dikmen Kapısı önünde yükselen sesler yalnızca iki grubun çığlığı değil; bir ülkenin eşitlikle büyümeyi, doğayla üretimi ve çevreyle emeği barıştırmayı başaramamış bir sistemin yankısı. Bu çelişkiyi çözecek olan sadece halk değil, kamucu ve adil bir planlamadır. Doğayla uyumlu enerji politikaları, sosyal geçiş programları, emek odaklı kalkınma modelleridir” ifadelerini kullanmıştık.
Bir fabrika kurulup kurulmayacağı sorusu kadar, o fabrikanın hangi koşullarda ve hangi toplumsal mutabakatla hayata geçirileceği sorusu da önemli. Ve bu soru, şu anda ne raporlarda, ne resmi açıklamalarda ne de çimento firmasının yürüttüğü halkla ilişkilerde tatmin edici bir yanıt bulabilmiş değil.
Herkesin merak ettiği bir soru ile bitirelim.
Daha önce yargı tarafından iptal edilen ‘ÇED Olumlu’ kararı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yeniden verildi.
Peki şimdi ne olacak, süreç nasıl işleyecek? sorusunun yanıtlarından birisi gecikmeden geldi. Muğla Çimento A.Ş’nin sahibi Cemal Karakurt, Menteşe Belediyesi’ne yeni imar ruhsatı başvurusunda bulundu.

Haberi Paylaş