Orman Yangınları Yalnızca Bir Sezon Sorunu Değil

6

Kentin ve ülkenin gündeminde yazılacak, çizilecek çok şey var. Ancak bizce en acil, en hayati olanı ülkenin dört bir yanında meydana gelen orman yangınları. Diğer konular bekleyebilir. Türkiye’nin dört bir yanından yükselen dumanlar, yalnızca ağaçları ve toprağı değil; yaşam alanlarımızı, belleğimizi ve geleceğimizi de kül etti. Can kayıpları, boşaltılan köyler, yok olan orman ekosistemleri. Yaz mevsimiyle birlikte gelen bu kâbus artık alışıldık bir yaz manzarası değil; bir varoluş sorunu hâline geliyor. Son yıllarda Türkiye’de orman yangınlarının sayısı ve şiddeti dikkat çekici biçimde arttı. Yangınlar artık yalnızca kırsal alanları değil, ilçe ve il merkezlerini dahi tehdit ediyor. Bilimsel veriler yangınların artışında iki temel unsurun öne çıktığını gösteriyor: iklim krizi ve insan kaynaklı ihmal. Türkiye, yangın riski taşıyan ülkeler kuşağında yer alıyor. Özellikle Akdeniz havzasında bulunan ülkeler gibi, Türkiye de sıcak hava dalgaları, kuraklık ve nem oranındaki düşüş gibi iklimsel koşulların baskısı altında.
Küresel ısınmanın tetiklediği bu iklim değişikliği, yangınların hem sıklığını hem de yıkıcılığını artırıyor. Sıcaklıklar sistematik olarak yükselirken, yağış rejimleri değişiyor, su kaynakları azalıyor. Bilim insanları, önlem alınmadığı takdirde Türkiye’nin önümüzdeki 100 yıl içinde tarım, enerji ve altyapı alanlarında ciddi krizlerle karşılaşacağına dikkat çekiyor.
Ancak yalnızca doğa suçlu değil. İnsan eliyle çıkan yangınlar, istatistiklerde ilk sırada yer alıyor. Tarla temizliği için anız yakmak, kontrolsüz biçimde piknik ateşi kullanmak, sigara izmaritlerini rastgele doğaya atmak, hatta yeterince denetlenmeyen enerji nakil hatları… Bütün bu faktörler, bir kıvılcımın binlerce hektarı yok etmesine neden olabiliyor.
Sadece son dönemde Muğla’da 40.922 hektar ormanlık alan yandı. Türkiye genelinde yangından en çok etkilenen il olan Muğla’yı, İzmir (33.414 ha), Manisa (8.310 ha), Çanakkale (7.306 ha) ve Bolu (3.044 ha) izliyor. Bu veriler, yangın riskinin yalnızca yerel bir sorun değil, ulusal bir güvenlik ve çevre politikası meselesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Muğla’da orman varlığını uzun süre yüzde 68 olarak korudu. Ancak son dönemde çıkan orman yangınları sonucu bu oranın ne olduğunu bilmiyoruz. Yaşanan kaybın ekolojik ve sosyal etkilerini ise henüz tam olarak kavrayabilmiş değiliz. Yangınlar yalnızca ağaçları değil; o ağaçların gölgesinde yaşayan canlıları, ormandan geçimini sağlayan köylüleri, yerinden yurdundan edilen insanları da etkiliyor. Bu nedenle yangınlarla mücadele yalnızca orman teşkilatlarının ve belediyelerin itfaiye teşkilatlarına bırakılmamalı; her bir yurttaşın sorumluluğu olmalı.
Bugün yapılması gerekenler aslında çok açık: Ormanlık alanlarda mangal ve ateş yakmaya kesin bir şekilde son verilmeli. Anız yakma alışkanlığı tamamen terk edilmeli. Enerji nakil hatlarının geçtiği alanlar düzenli olarak denetlenmeli. Sigara izmariti atma gibi küçük gibi görünen ama büyük felaketlere yol açabilecek davranışlardan kaçınılmalı.
Ancak asıl önemlisi iklim krizine karşı uzun vadeli politikalar üretmek, afet yönetimi planlarını güncellemek, çevreye saygılı bir yaşam biçimini toplumsal bir değer hâline getirmek. Aksi hâlde, her yaz biraz daha fazlaormanlarımızı, biraz daha fazla oksijenimizi, biraz daha fazla geleceğimizi kaybedeceğiz.
Muğla Valisi İdris Akbıyık, başkanlığında orman yangınlarıyla mücadele konularının ele alındığı il güvenlik asayiş toplantısına katıldık. Yerinde ve zamanında yapılan bu toplantıda yangınla mücadele ve yangın riskine yönelik önlemler basın mensuplarıyla paylaşıldı. Hem Vali Akbıyık’ın açıklamalarını hem de Muğla Orman Bölge Müdürü Mustafa Ülküdür’ün teknik sunumuna ilişkin detayları yakında paylaşacağız. Ancak öncesinde, orman yangınlarına dair bazı önemli uyarıları hatırlatmakta fayda var.

Haberi Paylaş