Muğla, Türkiye’nin en yüksek turizm potansiyeline sahip kentlerinden biri. Deniz, doğa, kültür ve tarih aynı coğrafyada buluşuyor. Ancak bu potansiyele rağmen Muğla’nın turizm bölgesi oranı oldukça düşük. Türkiye genelinde tamamı turizm bölgesi olan böyle bir uygulama da yok. Mevzuat açık: Turizm politikaları, il bazında değil; belirli alanların Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) ya da Turizm Merkezi (TM) ilan edilmesi yoluyla yürütülüyor. Sorun da tam olarak burada başlıyor.
Fiilen Turizm Kenti, Hukuken Parçalı Statü
Muğla bugün fiilen bir turizm kenti gibi çalışıyor. Yaz aylarında nüfus birkaç kat artıyor, altyapıdan ulaşıma, çevre hizmetlerinden güvenliğe kadar tüm sistem bu geçici nüfusa göre ayakta tutuluyor. Ancak resmî turizm statüsü yalnızca belirli bölgelerle sınırlı olduğu için, kentin geneline yayılan bu yük, idari ve mali karşılığını bulamıyor. Torba, Kızılağaç–İçmeler gibi alanlar turizm bölgesi statüsüne sahipken turizm baskısının dolaylı olarak hissedildiği birçok yerleşim bu kapsamın dışında kalıyor. Bu durum, planlama ve kaynak kullanımında ciddi bir dengesizlik yaratıyor.
Kenti Kendi Gerçeği ile Ele Almak
Yerel yönetimlerde kenti tek tip bir kimliğe sıkıştıran yaklaşımlar yerine, farklı işlevlere sahip alanların kendi gerçekliği içinde ele alınması gerekiyor. Muğla’nın tamamını turizm bölgesi olarak tanımlamak mümkün olmadığı gibi, bu yönde bir planlama kentsel gerçeklikle de örtüşmüyor. Buna karşın turizm baskısının fiilen yaşandığı, nüfus artışının hızlandığı ve altyapı ihtiyacının belirgin biçimde arttığı alanlarda turizm bölgelerinin artırılması, kamu yararı açısından daha gerçekçi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Böyle bir yaklaşımın, turizm alanlarında planlı bir gelişimi mümkün kılarken; tarım, eğitim, üniversite ve yerleşim ağırlıklı bölgelerin kendi dinamiklerini korumasına da alan açacağı söylenebilir.
Kötekli Örneği
Kötekli üniversite yerleşkesi genç nüfusun yoğun olduğu, barınma, ulaşım ve sosyal hizmet ihtiyacının öne çıktığı alanlar. Bu bölgeleri turizm başlığı altında değerlendirmek, kentsel gerçeklikle örtüşmez. Tam tersine, bu alanlar için turizm dışı ama güçlü bir kentsel hizmet planlamasına ihtiyaç var. Bu nedenle turizm bölgelerinin artırılması tartışması, her alanı turizme açmak anlamına gelmemeli, hangi bölgenin ne tür bir idari statüye ihtiyaç duyduğunu doğru tespit etmeyi hedeflemeli.
Genel Bütçe Payı & Yaz Nüfusu
Bilindiği gibi Muğla’nın en temel sorunlarından biri, genel bütçeden aldığı payın yaz aylarında katlanan nüfus gerçeğini yansıtmamasıdır. Yerinden yönetim ve mali adalet perspektifinden bakıldığında, turizm bölgelerinin artırılması aynı zamanda merkezi bütçeden alınan payın daha adil biçimde belirlenmesi için önemli bir araç olarak değerlendirilebilir. Turizm gelirleriyle ülke ekonomisine ciddi katkı sunan bir kentin, bu gelirin yarattığı mali ve çevresel yükü tek başına üstlenmesi ise sürdürülebilir bir durum değildir.
Ayrıcalık Değil, Planlama
Muğla için talep edilen şey bir ayrıcalık değil; gerçeklerle uyumlu bir planlamadır. Türkiye’de ‘tüm bir ilin turizm bölgesi’ ilan edilmediği gerçeği ortadayken, yapılması gereken Muğla’da turizm baskısının yoğunlaştığı alanların kapsamlı biçimde yeniden değerlendirilmesi ve bu alanlarda turizm bölgesi statüsünün genişletilmesidir. Doğru planlama, güçlü yerel yönetimler ve adil kaynak paylaşımıyla Muğla, hem turizmi hem de yaşamı birlikte taşıyabilecek bir kent olabilir. Bu noktada Turizm baskısının yoğun olduğu alanlarla, üniversite yerleşkeleri ve sürekli nüfusun yaşadığı bölgeleri birbirinden ayıran alan bazlı, veriye dayalı ve katılımcı bir çalışma yapılması büyük önem taşıyor. Bu konuda kapsamlı bir analiz, hangi bölgelerin turizm statüsüne ihtiyaç duyduğunu, hangi alanların ise kentsel hizmet odaklı planlanması gerektiğini ortaya koyabilir. Bu çalışma, Muğla’nın geleceğine dair sağlıklı bir yol haritası için de güçlü bir zemin oluşturacaktır.
Doğru Soru
Bir tespitle bitirelim. Muğla’nın önündeki soru; “Kent tamamen turizm bölgesi olsun mu?” değildir. Asıl soru; “Muğla’nın hangi bölgesi neye ihtiyaç duyuyor ve bu ihtiyaç nasıl adil bir yönetsel statüyle karşılanır?” sorusudur. Yanıtı doğru verilen bu soru, hem turizmi hem de kent yaşamını koruyacak gerçekçi bir çözümün kapısını aralayacaktır. Muğla’nın sürdürülebilir kalkınması hedefiyle kurulan Muğla Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi Tanıtım ve Turizm Dairesi Başkanlığı bu konuda bir çalışma yürütebilir.




