Muğla’da peynir aynı peynir, ama hikâyesi fiyatı ikiye katlıyor. Muğla’nın alışveriş ritüelleri iki pazarda şekilleniyor: Perşembe Pazarı ve Yeryüzü Pazarı. İlki, “kadim” sıfatını alnının akıyla taşırken; diğeri “İtalyan Slow Food Earth Market” etiketiyle uluslararası sahneye çıkıyor. Birinde “teyzem keçi peyniri sever” sıcaklığı, diğerinde “ricotta cabrino” tarzı hikâyeleştirme var. Sonuç mu? Peynir yine aynı peynir. Ama kredi kartı ekstresinde daha duygusal bir rakam yazıyor.
Perşembe Pazarı: Muğla’nın Gayriresmî TÜİK’i
Perşembe Pazarı resmen Türkiye İstatistik Kurumu’nun sokak versiyonu. Marul 5 liraysa bahar gelmiştir, domates 40 liraysa kesin don olmuştur. Aracı? Yok. Üretici doğrudan tezgâhta, pazarlık ise “halkın anayasal hakkı.” ISO belgesi yerine Ayşe teyzenin “yeminle sabah yaptım” peyniri, Mehmet amcanın “kendi dalımdan” zeytini var. Veresiye defteri, sosyal güvenlik kurumundan daha güvenilir. Özetle: Perşembe Pazarı halkın hem kasko poliçesi, hem de terapi seansı.
Yeryüzü Pazarı: Organik Ürünlerin VIP Salonu
Yeryüzü Pazarı, “iyi, temiz ve adil gıda” mottosuyla yola çıkıyor. Bu iddiaya itiraz etmek zor. Burada: Mevsimsellik ve pestisit hassasiyeti, katkısız üretim, izlenebilirlik ön planda. Tezgâhlar AVM kataloğu gibi düzenli, tüketicilerin çoğu ürünlerle ve tezgah önünde fotoğraf çekimiyle ilgileniyor. Organik domates X liradan satılıyor, yanında ücretsiz olarak “hikâyesi” geliyor: “Bu domates sabah yogasını yaptı, meditasyonla sulandı.” Üretici olup da sosyal medyada en az 300 takipçisi olmayan kapıda kalıyor.
Kim, Nereye Gidiyor?
Perşembe Pazarı’na kim gelmiyor ki? Öğrenci, işçi, emekli, memur, esnaf, zanaatkar, köylü, kentli her türlü, her bütçeli memleket insanı. Yeryüzü Pazarı’na gelenin bagajında ise çoğunlukla bisiklet kaskı, bez çanta ve sürdürülebilir yaşam üzerine yazılmış birkaç kitap bulunuyor. Perşembe’de fiyat rekabetle düşüyor; Yeryüzü’nde fiyat hikâyeleştirmeyle yükseliyor. Birinde satıcı sana doğrudan söylüyor: “Domates tatsız, sera mahsulü.” Diğerinde atölye açılıyor: “Biz size domates tadım atölyesi (Re Fiascone) sunuyoruz.”
Yerelin Markalaştırılması mı, Yerinden Edilmesi mi?
Pazarların yeni trendi: festivalleşme. Yeryüzü Pazarı bugün fuar, yarın belgesel. Bazılarının ise kafası karışık: “Bu çoturaklı domatesi salataya mı doğrayalım, yoksa Contemporary İstanbul’a mı gönderelim?”
Kadim Tescilin Gücü: İlişki Ekonomisi
Perşembe’de sertifika yok, ama hesap sorma hakkı var: “Abla, senin geçen haftaki domates salçalık çıktı.” Yeryüzü’nde ise domatesin yanında kart veriliyor: “Roma domatesi (Pomodoro Roma); meditasyonla ekildi, pozitif enerjiyle sulandı. Size bol şans getirsin”…
Pazarı Deneyimi: Hem File Hem Selfie
İşin ciddi tarafına gelirsek (!) hem Perşembe Pazarı hem de Yeryüzü Pazarı kente değer katıyor. Halk pazarı, kentlinin gündelik yaşamını besliyor, ekonomik dinamizmini artırıyor. Festivalleşen pazarlar ise kentin görünürlüğünü, kültürel cazibesini öne çıkarıyor. Birinin sunduğu erişilebilirlik ve güven, diğerinin yarattığı ilgi ve çeşitlilikle birleştiğinde, Muğla’nın hem ruhuna hem tanınırlığına hem de de ekonomisine katkı sağlıyor.
Perşembe Pazarına “Open Market” Markası
Muğla’nın turistik ilçelerinden gelen turlara ve turist kafilelerine, “Open Market” etiketiyle pazarlanan Perşembe Pazarı yalnızca alışverişin değil, aynı zamanda bölge ekonomisinin en güçlü damarlarından biri. Üreticiyle tüketiciyi doğrudan buluşturarak milyonlarca liralık bir ekonomik döngü yaratıyor; aile bütçelerinden küçük esnafın gelirine kadar geniş bir çerçevede etkisini hissettiriyor.
Pazar Zamanı
Bugün Perşembe, haftada bir fileyi alıp pazara çıkmak gerekiyor…
Bizim liste oldukça kabarık: Su gazyağı, deniz börülcesi, kuzu kulağı, keçi peyniri, dülek, tere otu, roka, semiz, ebegümeci, dalgan, çökelek, roka, tere, kaz ayağı, ekşi mayalı yoğurt…