24 Temmuz’da; Yarım Basın Turu

4

Malumunuz, 24 Temmuz Basın Bayramı.
Ya da bizim tercih ettiğimiz haliyle: Basın Özgürlüğü Mücadele Günü.
Evet, biz o “bayram” kısmında değiliz. Zira karnaval havası basının üstüne hiç uğramadı, o taraf hâlâ kapalı gişe. Biz asgari ücretliler; mesleki yasakların ve baskıların yanında bir de yaşam mücadelenin içindeyiz. İçindeyiz ama ne içeridekiler görüyor, ne dışarıdan biri selam veriyor. Bilinler biliyor, 24 Temmuz kutlama mesajlarına fazla yüz vermiyoruz. Gerekli olan; basın emeklilerinin bile ay sonunu getiremediği şu günlerde, iki kelâm söz, bir fincan kahvenin buharında söyleşi. Ama beklendiği gibi olmuyor.
Beklentimiz yine kahveydi, iki çift laftı (!) gelen olmadı. Beklentimiz dilekten öteye geçemedi. Şimdilik beklentileri bir başka tarihe kadar rafa kaldırdık. Bizi sadece MUSKİ basında çalışan bizim gibi bir emekçi ziyaret etti. Sağolsun kahve içtik, iki lafın belini kırdık.
Bakın, resmi kurumları elbette anlıyoruz. Onlardan “günün anlam ve önemine ilişkin” ilişki kurmalarını beklemiyoruz. Ama yerel yöneticilerimizden, belediye başkanlarımızdan; bir selam, bir uğrak, bir “Nasılsınız, iyisinizdir umarım?” cümlesi de mi fazla?
Elbette ziyaret düşkünü ya da kurdele düşkünü değiliz. Sonuçta mesleğe yönelik bir günde ziyaret edilmeyenlerin bir yeri eksilmiyor. Ne bir uzvu kopuyor, ne de mürekkep damarları kuruyor. Ama insan yine de merak ediyor: Bu ziyaretler neye göre belirleniyor?
Tiraja mı bakılıyor? Sigortalı çalışan sayısına mı? Vergi matrahına mı?
Yoksa “sivri kalem” sınıflandırmasına göre mi, ziyaret tercihleri neye göre belirleniyor,  öncelikler kimlere veriliyor? Bilemiyoruz (!) ama şunu öneriyoruz: Eğer fiziksel kriterlere göre karar veriliyorsa, lütfen açıkça ilan edilsin.
Basın çalışanları, gazeteciler yaş-kilo-boy-pos, proporsiyon formülüyle mi sınıflandırılıyor?
65 kilo altı: Ziyaret edilesi basın mensubu,
65-85 kilo arası: Uğransa da olur, uğranmasa da olur,
85 kilo üstü: “Abi biz seni kalben ziyaret ettik” kategorisi,
Balık etliler: Liste dışı ama gönüllerde yeri var.
Hatta daha da açık olabilir şöyle ki: Topuk dikeni olanlar ve düztabanlar ayrı listelere alınsın. Seyrek basanlar ve füleli yürüyenler için mutlaka randevu sistemi getirilsin.
Biz yukarıdaki listede yerimizi bulduk. 85 üstü kategorisinde, gönüllerdeyiz. Sizde kendi yerinizi bulun, eğlenin.
Soru şu: 24 Temmuz mücadele gününde belediyeler ve belediye başkanları için uzak mesafede miydik? Hayır.
Google Maps kullanmadan ölçüm yaptık. Tüm basın kurumları ve basın çalışanları neredeyse belediyelere bildin-bilemedin 500 metre mesafede. Yani yürüyerek ulaşılır seviyede. Ama 24 Temmuz’da yapılan ziyaretleri takip ettiğimizde, belediye başkanlarının bu turu tamamlamadığını, sadece “yarım tur” attıklarını görüyoruz.
500 metrelik güzergâh, 250 metrede bitirilmiş.
Demek ki; “ziyaret edilecekler, ihmal edilecekler” prensibiyle organizasyonu yapanların aklı, nefesi bu kadarına yetmiş.
Umarız başkanlar da bu kısa turdan oldukça memnun olmuşlardır. Sosyal medyada gerçekleştirilen ziyaretlere ilişkin paylaşılan fotoğraflardan bu memnuniyeti anlamak mümkün. Sağ olsunlar “günü anlamlandırdık” tadında paylaşımlar geçtiler.
Belediye başkanlarının öznesi olduğu bu eşitsiz, ölçüsüz, muğlak kriterli ziyaretleri elbette anlıyoruz. Anlamadığımız, bir siyasetçi olarak belediye başkanlarının bu yarım turu sorgulamamaları. Sonuçta bu garip uygulamaya tepki gecikmedi. İlk tepki Merkez TV’den geldi. Kısıtlı imkânlarla belediyelerin tüm etkinliklerini neredeyse canlı olarak yayınlayan kanalın yöneticisi İlker Cömert ve ekibi büyükşehir belediyesinin WhatsApp grubundan usulca Çık” tuşuna bastı ve gruptan ayrıldı. Simge bir çıkış oldu bu, belki de bir ‘paydos’.
Peki ya ben, Nejat Altınsoy?
İnsanlar tercihleriyle yaşarlar. Ben, mesafe koymaya karar verdim. Kimse ama hiç kimse bu yazıdan sonra durumdan vazife çıkarmasın, kimse yara bandıyla ziyarete falan gelmesin.
24 Temmuz’un yarım porsiyon organizasyonunu yapan (!) belediye başkanları ile basın çalışanlarını, gazetecileri papaz duruma getiren ekiplere ve danışmanlara tavsiyemiz; herkesin yerini ve mesafesini koruması.
Biliyor ve kaygıyla izliyoruz; belediyeler sonuçları önlenemez bir iletişim krizine doğru yol alıyor. Bize de bekleyip görmek düşüyor.
Takipte kalın, sıkı yazılar geliyor…

Haberi Paylaş