Yüksel Aksu’nun “Sinema Kenti Muğla” Hedefi,  Ahmet Aras’ın “Dünya Kenti Muğla” Vizyonu

2

“Dondurmam Gaymak”, “Entelköy Efeköy’e Karşı”, “İftarlık Gazoz” derken bu defa postacı geliyor… ama bildiğimiz mektupları değil, Muğla’dan dünyaya açılacak yeni bir sinema vizyonunun habercisi olarak geliyor. Yüksel Aksu, “Dondurmam Gaymak” ile yerli komedinin taşrada da yeşerebileceğini gösterdiğinde yıl 2006’ydı.Aradan geçen 20 yıla rağmen filmin çekildiği mekanlar hâlâ yerli turistlerin uğrak noktası. Muğla’nın Arasta’sı, Şadırvan Meydanı, Zahire Pazarı, Saburhane’si hâlâ o filmdeki gibi duruyor. Yani Muğla, geçmişini unutmayan bir sinema platosu gibi.
Aksu’nun yeni filmi “Bak Postacı Geliyor” için yürütülen hazırlıklar, sadece bir sinema üretim süreci değil, Muğla’nın kültürel belleğinin yeni bir bölümünü yazılması anlamına geliyor. Filmin okuma provaları yapılırken, yönetmen ve yapım ekibi bir yandan da mekân tespitleriyle şehri bir kez daha keşfe çıkıyor. Ama aslında her şey zaten hazır. Muğla’nın dar beyaz badanalı sokakları, tarihî evleri, meydanları ve yaşayan mahalle kültürü, sinema sanatına sadece dekor değil adeta ruh veriyor.
Yüksel Aksu bize sinemanın gücünün yalnızca perdede değil; onunla anlatılan şehirlerin sokaklarında saklı olduğunu gösterdi. Sinemada bir mekânın sadece fiziksel bir alan olmadığını, bir karakter olduğunu bizler onun sayesinde öğrendik. İşte tam bu noktada Muğla’nın neden öne çıktığını, şehrin sadece bir dekor değil, anlatının kendisi olduğunu onun filmleri ile anladık.
Ne zaman Arasta’ya, Şadırvan’a filmi izleyen ziyaretçiler uğrasa, film setine değil, bir zamana, bir duyguya, bir toplumsal hafızaya yolculuk etmiş gibi davranıyorlar.
“Burası dondurmacı Ali’nin yeri, şurası büfeci Özcan’ın, şurası Radyocu’nun, burası da Komünist Mustafa’nın isyan ettiği yer.” İşte bu sinemanın şehirle kurduğu en güçlü bağ; sinema ile şehir mekan olmanın ötesine geçiyor.
Soru şu; Muğla, Bir Dünya Sinema Şehri olabilir mi?
Yüksel Aksu, şöyle diyor: “Muğla, Heraklia, Knidos, Stratonikeia, Kaunos, Telmessos gibi antik kentlere ev sahipliği yapmış; İyon, Karia, Likya gibi uygarlıkların izlerini taşıyan bir bölge. Bunu satmam lazım. Ama tanıtım broşürüyle değil, senaryoyla, sinemayla. Dünyada bu işler böyle yürüyor.” Bu sözler tesadüf değil. Çünkü Aksu, Muğla’yı kültür-sanatla konuşturmak istiyor. Ve biliyor ki bir şehri evrensel kılan sadece fiziki varlığı değil, anlatılabilirliği. Sinemayla anlatılan şehirler, turizmden çok daha fazlasını sağlıyor.
Kültürel hafıza, uluslararası itibar ve yerel kalkınma…
Muğla, Bir Dünya Sinema Şehri olabilir mi? sorusu artık sadece bir temenni değil, üzerine ciddi düşünülmüş, vizyoner bir stratejiye dönüşmek üzere.
Yüksel Aksu’nun yıllardır dile getirdiği “Muğla Dünya Sinema Kenti olsun” hedefine yönelik girişimler bugün yerel yönetimin öncelikleri arasında. Ahmet Aras, Dünya Kenti Muğla” vizyonunu yalnızca uluslararası ziyaretlerle değil, somut kurumlar ve projelerle de desteklemeye başladı. Dış İlişkiler Daire Başkanlığı’nın yurt içi ve yurt dışı tanıtım çalışmaları, kentin potansiyelini vitrine çıkarıyor. Ama bu tanıtım artık yalnızca tanıtmakla kalmamalı; yaratmalı.
Yüksel Aksu’nun “Muğla Dünya Sinema Kenti olmalı” hedefiyle eşleşen Ahmet Aras’ın  Dünya Kenti Muğla” vizyonu sadece turizmi değil, kültür-sanatla da bu şehri küresel düzleme taşıyabilir. Bu nedenle Yüksel Aksu ile Ahmet Aras’ın birlikteliği çok değerlidir.
Çünkü biri vizyoner bir sinemacı, diğeri kültür-sanatın kent kalkınmasında oynadığı rolü kavramış bir yerel yönetici. Aksu’nun yeni filmi “Bak Postacı Geliyor” sadece bir yapım değil, aynı zamanda bu vizyon ortaklığının meyvesi olabilir. Muğla’yı sinema üzerinden yeniden tanımlayacak, ötesinde uluslararası tanınırlık sağlayacak bir dönüm noktası.

 

Haberi Paylaş