Yasa meclisten geçti, peki ya toplumun vicdanından?  

4

Muğla, Ege kıyılarında binlerce yıldır zeytin ağaçlarının gölgesinde büyüyen, zeytinle var olan bir şehir. Sadece turizmin değil, aynı zamanda tarımın ve kültürel çeşitliliğin de kadim taşıyıcısı. Ancak bugünlerde Muğla, zengin doğasıyla değil, bu doğanın geleceği üzerine yazılan yasalarla gündeme geliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve kamuoyunda “Madencilik Yasası” olarak anılan, resmi adıyla “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, özellikle Muğla gibi tarım ve orman varlıklarıyla öne çıkan illerde derin tartışmalara neden oldu. Bu yasa, zeytinliklerin, ormanlık alanların ve meraların madencilik faaliyetlerine açılmasının önünü açan düzenlemeler içeriyor.
Yasanın hazırlanma ve kabul sürecinde imzası bulunan isimlerden biri de Ak Parti Muğla Milletvekili Yakup Otgöz. Üstelik Otgöz; Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi. Kanun teklifinin yasalaştı ya… insanın; hangi tarım, hangi orman ve hangi köy? diye sorası geliyor. Milletvekili Otgöz, kendi imzasının da bulunduğu bu yasa ile kendi memleketinde önemli bir kırılma noktasına imza atmış görünüyor.
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santrallerinde görev yapan, maden ve zeytinciliğin bir arada yapılabileceğini ifade eden enerji ve maden işçileri yasanın meclisten geçmesiyle geri dönerlerken, Cemal Süreya Parkındaki köylüler “Biz bitti demeden bitmez” diyerek yasanın geri çekilmesi için eylemlerine devam ediyor.
Yasaya yönelik eleştiriler, sadece doğa koruma çevrelerinden değil, bizzat yöre halkından da yükseliyor. Milas, Yatağan, Kavaklıdere gibi tarım ve zeytin üretimiyle geçinen vatandaşlar, yasanın uygulanması durumunda yaşam alanlarının, geçim kaynaklarının ve doğal dengenin geri dönüşü olmayacak şekilde tahrip edilmesinden endişe duyuyor.
Yasa her ne kadar enerji politikaları ve ekonomik kalkınma hedefleriyle gerekçelense de, yerel ölçekte ortaya çıkacak ekolojik ve sosyal bedeller konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor.
Yasasının meclisten geçmesi üzerine okurlardan gelen bazı iletilerde şu sorular soruluyor: “Bir milletvekili, seçildiği ilin toprağını, ağacını, suyunu korumakla mı; yoksa kalkınma adı altında dönüştürmekle mi yükümlüdür? Hangi başka vekil, kendi seçildiği ilin doğasını böylesine bir azimle yok etmeye katkı sağlayabilir?”
Ve iletilerde şu tespitler de yer alıyor: “Milletvekili Yakup beyin öğretmenlikten siyasete, oradan ticarete ve nihayet ‘tüm canlıların ortak yaşam alanını ihaleye açma’ kariyerine geçişi tam bir başarı hikâyesi. Ne diyelim; tutarlılık önemli bir meziyet. Bir siyasetçi olarak seçildiği yerin doğasını seçmenine rağmen değiştirebildi. Tarih mutlaka kendisini yazacaktır.”
Tespitler bir yana, yukarıda yer alan soruların yanıtını biz verecek değiliz. Ancak şu kadarını belirtmek isteriz. Milletvekili Otgöz’ün imzası, teknik anlamda bir prosedürün parçası olabilir. Ancak sembolik olarak bu imza, bir dönüm noktasını temsil ediyor. Zeytin, bu toprakların sadece meyvesi değil; kültürüdür, hafızasıdır. Orman, yalnızca ağaçlardan ibaret değil; iklimin, suyun, yaşamın kendisidir. Ve doğa, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da hakkıdır. Muğla ile birlikte birçok ilin ve bölgenin kaderini belirleyen bu yasa, meclisten geçti. Peki ya toplumun vicdanından?…

 

Haberi Paylaş