CHP Menteşe İlçe Kadın Kolları’nda yaşanan gelişmeler, yalnızca bir örgütsel sorun değil, aynı zamanda bir kurumsal iletişim krizi olarak da karşımıza çıkıyor.
Aradan geçen 17 güne rağmen hâlâ yanıt bekleyen sorular var. Ortada konuya ilişkin bir haber bir de açıklama ötesinde bir sessizlik ve çelişkiler mevcut. 9 Mayıs’ta yerel basında çıkan haberlerde geçen bilgiler yönetimin fiilen düştüğü ve süreçte olağanüstü kongreye gidileceği yönündeydi. Ancak bu ciddi iddialar karşısında CHP İl Kadın Kolları ya da Genel Merkez düzeyinde hiçbir açıklama yapılmamış, bir tür sessizlik sergilenmişti. Haberde, parti içi kadın örgütlenmesine dair önemli bir detaya da yer verilmişti. Fethiye’de benzer bir süreç yaşandığı, iki ilçede art arda yaşanan “toplu istifa” dalgası doğal olarak akıllara “Bu bir tesadüf mü, yoksa organize bir rekabetin sonucu mu?” sorusunu getirmişti. Ötesinde kadın örgütlenmesi üzerinden yürütülen parti içi rekabetin altı çizilmişti. Yapılan haberler, ne yalanlanmış ne de doğrulanmıştı.
Ve tam 14 gün sonra, 23 Mayıs’ta Sibel Koç Balı bir açıklama yaptı. Balı, yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının istifa ettiğini kabul ediyor ama yönetimin karar alma yeter sayısını koruduğunu belirterek resmen “Görevimizin başındayız” diyordu.
Bu açıklama, 9 Mayıs tarihli haberle örtüşmüyor; tam tersine onu dolaylı yoldan reddediyor ama bunu doğrudan bir yalanlama biçiminde de yapmıyordu. Bu nokta hem kamuoyunun hem de partililerin kafasını karışıyor, ‘gerçekte ne oldu?’ sorusunu bir kez daha gündeme getiriyordu.
Kimse kusura kalmasın (!) konuya ilişkin yapılan haberle ilçe kadın kolları tarafından yapılan açıklama arasındaki çelişki partinin kurumsal reflekslerinin ne denli zayıfladığını da gözler önüne serdi. Çünkü mesele sadece birkaç istifa değil, mesele parti örgütlerinin ve yöneticilerinin kriz anlarını nasıl yönettiği, parti tabanına nasıl hesap verildiği ve basına nasıl bilgi verildiği ile ilgiliydi. Eğer gerçekten çoğunluk istifa ettiyse, CHP Kadın Kolları Yönetmeliği gereği yönetim düşer ve olağanüstü kongre süreci işletilir. Yok, eğer yönetim görevine devam ediyorsa, o zaman bu istifaların sayı ve niteliği neden partililere, basına ve kamuoyuna şeffaf biçimde açıklanmıyor?
Bu durum, “Parti içi demokrasiye ve halk iradesine olan inancımız tamdır” gibi cümlelerin içini boşaltıyor. Partiler, sadece seçim dönemlerinde değil, böylesi kriz anlarında da şeffaf, tutarlı ve hesap verebilir bir duruş sergilemelidir. Türkiye’ye adaleti hak ve hukuku getireceğini vadeden eden bir partiye yakışan budur. Kadın kolları gibi yapılar, yalnızca seçimlerin kurmayları değil, toplumun vicdanı, sesi ve mücadelesi olan yapılardır. Bu nedenle Menteşe ve Fethiye’de yaşanan gelişmeler yalnızca il-ilçe düzeyinde değil, genel merkez nezdinde de ciddiyetle ele alınmalı, kamuoyuna net ve güven verici açıklamalar yapılmalıdır. Sonuç olarak bu süreç, CHP açısından bir sınavdır. Zira bu olay yalnızca bir “istifa krizi” değil; aynı zamanda parti içi iletişim politikalarının ve kriz yönetiminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dair bir uyarıdır. CHP, kadın kolları gibi örgütlenmenin temel ayaklarını oluşturan yapılarında yaşanan krizlere karşı daha açık ve hızlı tepki vermeli, görevden alma, istifa ya da kongre süreci gibi durumları net şekilde partililerle, basınla ve kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Toparlayalım.
CHP’nin kadın örgütlenmesine dair son dönemde gündeme yansıyan gelişmeler, kulislerde çeşitli değerlendirmelere yol açtı. İstifa krizinin arka planında bir güç rekabetinin etkili olduğu ileri sürüldü…